PİNOCCHİO [2002]
{Pinokyo}
İzleyeli belli bir süre geçti ama Pinokyo'nun bıcır bıcır konuşan sesi hâlâ kulaklarımda :) Roberto Benigni'nin bu küçük yaramaz çocuğu canlandırırken kelimeleri ezip büzerek cıvıldaması, tüm şirinliğini üzerine takınarak oradan oraya koşturması, filmin en hoş tarafıydı fikrimce. Hele hapishanede tanıştığı arkadaşının ismini öyle güzel tonlayarak "Lucignolo!" diyordu ki, başa sarıp tekrar tekrar dinleyesim geldi.
Bu adamın öyle bir tarzı var ki, hani ya çok sevilen ya da nefret edilen enteresan tipler vardır ya, Roberto Benigni'yi de eğer bir kere sevmişseniz, hangi filmin içine oturursa otursun zevkle izlersiniz o filmi. Tam aksine ona gıcık kaptıysanız -ki ben bu nasıl olur pek bilemesem de :)- her hali, bütün o abartılı mimikleri, jestleri tek tek gözünüze batar, izlemeniz işkenceye dönüşebilir sanıyorum. Bu arada Pinokyo için demeyeceğim ama Hayat Güzeldir, Kar ve Kaplan gibi o nefis filmleri de güme gitmiş olur tabii.
Pinokyo'yu ayırdım çünkü gerçekten çok keyifli olmasına karşın bu bir koleksiyon filmi aynı zamanda. İtalyan komedyenin üslûbunun hastası değilseniz izlemeseniz de olur. Konu zaten mâlum, marangoz Geppetto Usta, kiraz ağacından bir kukla yapar ve ona Pinokyo ismini verir, bu kuklacık iyi kalpli ama haylaz mı haylaz bir velet olarak canlanır ve evden kaçar. Gezdiği, oynadığı yerlerde saflığı yüzünden başına gelmedik kalmaz ama hep bir şekilde kurtulur, en sonunda Mavi Orman Perisi gerçek bir çocuk olması için ona yardım edince, Pinokyo da uslanır ve babası Geppetto'nun yanına döner.
Ülkesinin masalını perdeye şanına yakışır şekilde yansıtmış Roberto Benigni. Yüzlerce farenin çektiği, gümüş pırıltılı arabasıyla dolaşarak gecelere ışık saçan Mavi Peri (Nicoletta Braschi), zıpır bir şekilde taklalar atarak evine gelen tahtadan oyduğu oğluna, ekmek kırıntılarını birleştirerek başlık yapan Geppetto, Pinokyo'yu yoldan çıkarıp, elindeki paraları almak isteyen Kurnaz Tilki ile Kör Kedi ve masalın diğer karakterleri, rengarenk dekorlarla bezenmiş bu sevimli filmde yerlerini almışlar.
İtalyan masalı dedim Pinokyo'ya ama buna itiraz eden birileri de yok değil. Meşhur tiyatrocumuz Ayla Algan yavrucağın hem kız, hem de bize ait bir masalın kahramanı olduğunu üzerine basa basa vurguluyor söyleşilerinde. "Ay ve Gün" isimli masalda bir marangoz, çocuğu olmadığı için uzun saçlı bir kız kuklası yapıyor ve onu evinin penceresine koyuyor, oradan geçen kralın oğlu da onu gerçek sanarak tahta-kıza aşık oluyor ve evlenmek istiyor. Marangoz korkusundan onun bir kukla olduğunu söyleyemiyor ve muhafızlarla birlikte saraya giderken kızı nehre atıyor. Peşinden kurtarmak için atlıyorlar ama kuklanın takma saçı çıkınca kız, ay ve gün gibi ortada kalıyor." Haçlı seferlerinde gelenlerin bu masalımızı da alıp götürdüğünü söylüyor Ayla hanım, o hoş sesiyle.
Bizden esinlenerek mi yazmışlar, Carlo Collidi yalancı bir adam mıydı bilemiyoruz ama Pinokyo'nun bir de burun mevzu var, elbette. Filmde, hikayenin aslında olduğu gibi çok üzerinde durulmuyor klasik yalan-burun ilişkisinin. Halbuki küçük tahta-oğlanın masalından bahsedince akla ilk gelen şey bu olur hep. Çocukken burnun uzamış yahut başından dumanlar çıkıyor derlerdi ya hani, masalın kökeni hakkındaki söylenene inanacak olursak, bir çocuğa yalan söylememesi gerektiğini kendinde örnekleyerek öğretme çabası, Carlo'nun veciz masalını yazmasına benziyor.
Her halukârda, bu meşhur masaldan izlenilesi bir film yapmış Roberto Benigni.
Günümüz sinemasında eğlenceli digital efektlerle burnu bir uzayıp bir kısalan, tembellikten kulakları eşek kulaklarına dönen Pinokyo'nun filmi, onu sevenler için güzel bir görsel şölen niteliğinde. Benigni'nin hayal dünyasından keyif alanlardansanız Pinokyo'sunu izlemeden olmaz diyorum.
{Bu yazı 25.05.2010 tarihinde www.sivrisinema.com adresinde yayınlanmıştır.}
İzleyeli belli bir süre geçti ama Pinokyo'nun bıcır bıcır konuşan sesi hâlâ kulaklarımda :) Roberto Benigni'nin bu küçük yaramaz çocuğu canlandırırken kelimeleri ezip büzerek cıvıldaması, tüm şirinliğini üzerine takınarak oradan oraya koşturması, filmin en hoş tarafıydı fikrimce. Hele hapishanede tanıştığı arkadaşının ismini öyle güzel tonlayarak "Lucignolo!" diyordu ki, başa sarıp tekrar tekrar dinleyesim geldi.
Bu adamın öyle bir tarzı var ki, hani ya çok sevilen ya da nefret edilen enteresan tipler vardır ya, Roberto Benigni'yi de eğer bir kere sevmişseniz, hangi filmin içine oturursa otursun zevkle izlersiniz o filmi. Tam aksine ona gıcık kaptıysanız -ki ben bu nasıl olur pek bilemesem de :)- her hali, bütün o abartılı mimikleri, jestleri tek tek gözünüze batar, izlemeniz işkenceye dönüşebilir sanıyorum. Bu arada Pinokyo için demeyeceğim ama Hayat Güzeldir, Kar ve Kaplan gibi o nefis filmleri de güme gitmiş olur tabii.
Pinokyo'yu ayırdım çünkü gerçekten çok keyifli olmasına karşın bu bir koleksiyon filmi aynı zamanda. İtalyan komedyenin üslûbunun hastası değilseniz izlemeseniz de olur. Konu zaten mâlum, marangoz Geppetto Usta, kiraz ağacından bir kukla yapar ve ona Pinokyo ismini verir, bu kuklacık iyi kalpli ama haylaz mı haylaz bir velet olarak canlanır ve evden kaçar. Gezdiği, oynadığı yerlerde saflığı yüzünden başına gelmedik kalmaz ama hep bir şekilde kurtulur, en sonunda Mavi Orman Perisi gerçek bir çocuk olması için ona yardım edince, Pinokyo da uslanır ve babası Geppetto'nun yanına döner.
Ülkesinin masalını perdeye şanına yakışır şekilde yansıtmış Roberto Benigni. Yüzlerce farenin çektiği, gümüş pırıltılı arabasıyla dolaşarak gecelere ışık saçan Mavi Peri (Nicoletta Braschi), zıpır bir şekilde taklalar atarak evine gelen tahtadan oyduğu oğluna, ekmek kırıntılarını birleştirerek başlık yapan Geppetto, Pinokyo'yu yoldan çıkarıp, elindeki paraları almak isteyen Kurnaz Tilki ile Kör Kedi ve masalın diğer karakterleri, rengarenk dekorlarla bezenmiş bu sevimli filmde yerlerini almışlar.
İtalyan masalı dedim Pinokyo'ya ama buna itiraz eden birileri de yok değil. Meşhur tiyatrocumuz Ayla Algan yavrucağın hem kız, hem de bize ait bir masalın kahramanı olduğunu üzerine basa basa vurguluyor söyleşilerinde. "Ay ve Gün" isimli masalda bir marangoz, çocuğu olmadığı için uzun saçlı bir kız kuklası yapıyor ve onu evinin penceresine koyuyor, oradan geçen kralın oğlu da onu gerçek sanarak tahta-kıza aşık oluyor ve evlenmek istiyor. Marangoz korkusundan onun bir kukla olduğunu söyleyemiyor ve muhafızlarla birlikte saraya giderken kızı nehre atıyor. Peşinden kurtarmak için atlıyorlar ama kuklanın takma saçı çıkınca kız, ay ve gün gibi ortada kalıyor." Haçlı seferlerinde gelenlerin bu masalımızı da alıp götürdüğünü söylüyor Ayla hanım, o hoş sesiyle.
Bizden esinlenerek mi yazmışlar, Carlo Collidi yalancı bir adam mıydı bilemiyoruz ama Pinokyo'nun bir de burun mevzu var, elbette. Filmde, hikayenin aslında olduğu gibi çok üzerinde durulmuyor klasik yalan-burun ilişkisinin. Halbuki küçük tahta-oğlanın masalından bahsedince akla ilk gelen şey bu olur hep. Çocukken burnun uzamış yahut başından dumanlar çıkıyor derlerdi ya hani, masalın kökeni hakkındaki söylenene inanacak olursak, bir çocuğa yalan söylememesi gerektiğini kendinde örnekleyerek öğretme çabası, Carlo'nun veciz masalını yazmasına benziyor.
Her halukârda, bu meşhur masaldan izlenilesi bir film yapmış Roberto Benigni.
Günümüz sinemasında eğlenceli digital efektlerle burnu bir uzayıp bir kısalan, tembellikten kulakları eşek kulaklarına dönen Pinokyo'nun filmi, onu sevenler için güzel bir görsel şölen niteliğinde. Benigni'nin hayal dünyasından keyif alanlardansanız Pinokyo'sunu izlemeden olmaz diyorum.
{Bu yazı 25.05.2010 tarihinde www.sivrisinema.com adresinde yayınlanmıştır.}
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.