ODALAR

17 Mayıs 2012 Perşembe

ÖLÜM SESSİZ GELDİ_Agatha Christie

Yayın Evi: Altın Kitaplar
Basım Yılı: Ağustos 2009
Sayfa Sayısı: 256

İlklerin kitabı. Agatha Christie'nin yazdığı ilk polisiye roman -asıl adıyla- Styles'taki Esrarengiz Va'ka, sevgili dedektifimiz Hercule Poirot, onun sadık arkadaşı Arthur Hastings ve Müfettiş Japp'ın ilk kez göründüğü kitap olma ayrıcalığını da taşıyor.

20'li yaşlarındayken 'Snow Upon the Desert' adında bir duygusal roman ve çeşitli öyküler yazmayı deneyip, yayınevleri tarafından reddedilen Agatha'ya, annesinin 'Niçin bir polisiye roman yazmıyorsun?' diye sorması ilham verir. Kendisinin de okumaktan çok hoşlandığı bu türde bir kitap yazar.

Essex kırsalında, Styles köşkünün sahibi Emily Cavendish adında yaşlı bir kadın, kendisinden yirmi yaş küçük sekreteri Alfred Inglethorp'la üvey oğulları ve çevresinin onaylamadığı bir evlilik yapar. Arthur Hastings, Emily'nin* üvey oğlu John'un çocukluk arkadaşıdır, savaşta yaralanıp İngiltere'ye geri gönderildiği sıralarda Styles köşküne davet edilir. Evde Emily'nin evlatlığı Cynthia adında genç bir kız, John'un karısı Mary, kardeşi Lawrence ve ailenin emektarı Evelyn Howard yaşamaktadır. Emily'nin dernek faaliyetleri, bahçede çay partileri derken Styles köşkünde Hastings'in misafirliğinin üzerinden on gün geçer. Genç adam civarda dolaşırken, Belçika'da polis memuru olarak tanıdığı eski bir dostuna rastlar, bu ufak tefek, neşeli ve heyecanlı adam hiç kuşkusuz sevgili dostumuz Hercule Poirot'dur. Emily Inglethorp, yaptığı hayır işlerinin yanısıra savaş dolayısıyla ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan göçmenlerle de ilgilenerek, onları Styles Köşkü yakınındaki bir eve yerleştirmiştir.

Temmuz ayının 16'sını 17'sine bağlayan gece, Emily uykusunda bir kriz geçirir ve ölür. O esnada köşkün yakınlarından geçmekte olan aile dostu Dr. Bauerstein, yaşlı kadının zehirlenerek öldürüldüğünü açıklayınca, cinayetin failini bulmak meşhur dedektif Hercule Poirot ve ekürisi Hastings'e düşer. 

Savaş döneminde gönüllü olarak bir hastanenin eczanesinde çalışan Agatha Christie, orada zehirli kimyasallar üzerinde edindiği bilgileri ilk kitabının cinayet şekli olarak seçmiştir. Kakao ve kahve gibi çeşitli sıvılar, ilaç şişeleri ve bilimsel açıklamalar kurguda önemli bir rol oynamaktadır.

Ölüm Sessiz Geldi, bir ilk kitap olarak ardından gelecek tüm Christie'lerin özünü taşıyor içinde. O kadar çok ayrıntı barındırıyor ki insanın kafası biraz karışıyor okurken. Son basımda da yine bay ve bayan kelimelerinin birbiri yerine kullanılması ve vasiyetnameler tamamen içiçe geçmiş durumdaydı.

Esasen romanın orijinali de ağır bir dil ve birçok eski İngilizce sözcük içeriyor. Yeni basımının olmadığı dönemde, kitabı sahaflarda ararken bir yandan da tercümesini yapıyordum. Bazı uzun cümlelerin canımdan bezdirdiğini hatırlıyorum, bu anlamda tatlı bir hatırası da vardır :

'I shall never forget my first sight of Mary Cavendish. Her tall, slender form, outlined against the bright light; the vivid sense of slumbering fire that seemed to find expression only in those wonderful tawny eyes of hers, remarkable eyes, different from any other woman's that I have ever known; the intense power of stillness she possessed, which nevertheless conveyed the impression of a wild untamed spirit in an exquisitely civilised body all these things are burnt into my memory.'

Ölüm Sessiz Geldi'yi son okuduğumda yine Poirot çok keyiflendirdi beni. Düğümü çözecek ipucunu yakaladığında bahçede hoplayıp zıplaması, iskambilden ev kurarak düşüncelerini düzene sokması, 'Gardırobun üstünde.' ve 'Diğer fincanı bul.' şifreleri, cinayetin çözümünde önemli bir yer tutan simetri merakı ve diğer hoş ayrıntılarla bu küçük adamın doğuşunu adım adım izlemek harikulâde bir şey. Hele kitabın sonunda Hastings'e söylediği cümleler bana Dersimiz Cinayet'i ve Ve Perde İndi'yi hatırlattı, biraz hüzünlendim açıkçası.

Bu arada Hastings de bu kitapta saflık performansının doruk noktasında, genç, toy, heyecanlı :) Onun zavallı yaşlı Poirot dediği yerlerde, Christie'nin daha sonraları bu cümleleri yazmaktan ne kadar pişman olduğunu düşünerek gülümsedim. Poirot'yu (devamını geleceğini bilmediği) ilk macerasında, emekli olmuş bir polis memuru, yaşı ilerlemiş sayılan bir adam olarak okuyucularının karşısına çıkardığı için, ilerleyen yıllarla dedektifimiz yüzyılı aşkın süre yaşayacak, Christie kitaplarında hep o bilge haliyle arz-ı endam edecektir. Son derece zeki, ileri görüşlü, doğru çözümü daima küçük gri hücrelerini çalıştırarak bulan Belçikalı, meslek hayatı boyunca yaşadığı tek dedektiflik yanılgısını ise Çikolata Kutusu isimli hikayede, Hastings'e anlatmaktadır. Hercule Poirot İz Üzerinde kitabındaki bu anı, bir istisnadır.

Agatha Christie okumalarına başlangıç kitabı olarak da nitelendirebileceğimiz Ölüm Sessiz Geldi, gayet iyi ve başarılı bir ilk kitap. Altın Kitapların bu yeni basımında, orijinal romanda olduğu gibi Christie'nin zihninde tasarladığı Styles köşkünün birinci kat ve Bayan Inglethorp'un odasının planı, yaşlı kadının el yazısı gibi resimler de eklenmiş. Poirot ile hiç de kısa sayılmayacak bir serüvene niyetiniz varsa Styles'tan yola çıkmanızı öneriyorum. Sonunda da yine oraya döneceksiniz nasılsa..

*ki soyadı yazının bundan sonraki kısmında 'Inglethorp' olarak anılacaktır. :)






4 yorum:

  1. "Poirot ile hiç de kısa sayılmayacak bir serüvene niyetiniz varsa Styles'tan yola çıkmanızı öneriyorum. Sonunda yine oraya döneceksiniz nasılsa..." ne güzel bir cümle bu, ne kadar ince bir özet. Her ne kadar Poirot ile yolculuğun bitmesini istemesem de Styles'da olanları az buçuk hatırladığım için bir an önce oraya gitmek de istiyorum. Ama daha vaktim var. Şimdi bu anın tadını çıkarmalı...
    A.C. okumak isteyenler ya Roger Ackroyd, Ya On Küçük Zenci yada Ölüm Sessiz Geldi den başlamalı.
    Ellerine sağlık yine muhteşem yazılarınla ruhumu şenlendirdin.
    Sevgiler canım arkadaşım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve Perde İndi'yi çok özledim ama elim varmıyor tekrarlamaya. İlk okuduğumda Poirot'yu şimdiki kadar tanımıyordum, pek dokunmamıştı. Yine de okumam lazım, Christie'nin şaheseri çünkü. Cinayet işleniliş tarzı o kadar ilginç ki, polisiyeyi doruk noktasına ulaştırmış diyebiliriz. Sonra Hastings'in kızı filan da var. :) Hatta onu da aynı zamanda okuruz belki. Senin zamanın gelince ben de yeniden okumuş olurum.

      Agatha tavsiyelerine aynen katılıyorum canım, güzel yüreğinden çıkıp sayfama anlam katan yorumun için asıl ben teşekkür ederim, birtanesin :)

      Sil
  2. Yazınızı çok beğendim. Yıllar önce benim de ilk okuduğum Christie romanı büyük bir şans eseri Ölüm Sessiz Geldi'ydi. Agatha Christie adını duymuştum ama hakkında hibir bilgi sahibi değildim. Ne tarzı ne de kahramanları hakkında zerre kadar bilgim yoktu. Beyoğlu'nda bir kitapçıda görmüş ve satın almıştım. O ilk kitaptan sonra iflah olmaz bir Agatha Christie hayranı oldum. İngiltere'yi bu kadar çok sevmemde ve yaşamak için tercih etmemde Agatha Christie'nin yazdıklarının çok büyük bir yeri vardır. Ayrıca son cümleniz de çok hoşuma gitti. İzninizle bunu kullanmak istiyorum. Perde romanı benim de baştan sona hüzünle, yüreğim daralarak okuduğum bir romandı. Birinci romana yapılan atıflar, Yüzbaşı Hastings'in inanılmaz duygusallığı, çözüm için harcadığı çaba ve Poirot'nun o unutulmaz veda mektubu... velhasıl çok güzel bir romandı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cümleleriniz beni çok memnun etti. Ne güzel bir tesadüf olmuş Christie'yle ilk tanışmanız.

      Dediğiniz gibi İngiltere'yi, bilhassa Devonshire'ı harikulade anlatır Christie. Uyuyan Ölüm'ü okuduktan sonra oraya gitmeyi çok istemiştim.

      Yazıdan istediğiniz alıntıyı elbette yapabilirsiniz. Ve Perde İndi, çok özel bir kitap, bahsettiğiniz ayrıntılar çok içe dokunuyor. Poirot'yla uzun bir zaman geçirdikten, ona çok alışıp benimsedikten sonra vedalaşmak hayli zor. Gücün güçsüzlüğe dönüştüğünü sanmak çok mutsuz etmişti beni okurken.

      Gece Kütüphanesi'ne ilginiz için teşekkür ediyorum.

      Sil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.