Basım Yılı: Aralık 2012
Sayfa Sayısı: 199
Bu kitap için 'okuması kolay, anlaması zor' deyişine bir de anlatması güç kelimelerini eklemek lâzım.
Çocukluktan ilk gençliğe geçiş dönemini yaşayan Emil Sinclair, aile fanusunun dışında, iyilik ve kötülüğün içiçe olduğu zorlu bir dış dünyanın da farkına varır. Varoluş sancılarıyla tanışırken, bu yeni dünyayı ona tüm derinliğiyle öğretecek kişilerin en önemlisi de, okul arkadaşı Demian'dır..
İki romanın da baş karakteri ergen bir öğrenci olduğu için insanın aklına ister istemez Çavdar Tarlasında Çocuklar geliyor. Ama Holden'ın entipüften kaygıları, sıkıntıları, şımarıklığına karşılık, Emil'in çelişkilerin acısıyla kıvranan beyni, Demian'la konuşmalarının felsefi derinliği düşünüldüğünde Hesse'in farkı çok net anlaşılıyor.
Herman Hesse, kişisel korku ve sorunlarından izler taşıyan bu romanı hayatının çok zor geçen bir döneminde yazmış. Acısının küllerinden doğan Demian, onun en sıkı kitaplarından biri, bana göre.
Şimdiye kadar anlattığım kadarıyla, olayın önemli ve kalıcı anı bu andı. Babamın kutsallığında ilk kez bu anda bir çatlak belirmiş, şimdiye kadar çocuk yaşamımı sırtında taşıyan ve kendi kendisi olabilmek için insanın yıkması gereken temel direklere ilk darbe bu anda inmişti. Herkesin gözünden kaçan böylesi yaşantılar, yazgımızın izleyeceği önemi küçümsenmeyecek asıl doğrultuyu oluşturur. Böylesi bir darbe atlatılır, çatlak görünürde kapanır zamanla, toparlar kendini ve unutulup gider, ama gerçekte hepsinden gizli saklı bir köşede sürdürür yaşamını, kanamaya devam eder. (sf 31)
Sevgi, başlangıçta ürkek bir duyguyla algıladığım gibi hayvansı ve karanlık bir içgüdü değildi. Beatrice'in resmi karşısında açığa vurduğum o saflık ve ruhanilik taşan tapınma da değildi. Her ikisiydi bunların, her ikisi, her ikisinden de fazla bir şey, aynı bedende hem melek hem iblis, hem erkek hem dişi, hem insan hem hayvan, hem alabildiğine iyi hem son derece kötüydü. (sf 118)
Biz bir insandan nefret ettiğimizde, kendi içimizde yuvalanıp bu insanın görüntüsüyle karşımıza çıkan birinden nefret ederiz. bizim kendi içimizde olmayan şey, bizi kızdırmaz. (sf 139)
Dışımızda gördüğümüz şeyler, içimizdekilerin aynısıdır. İçimizdekinin dışında başka bir gerçek yoktur. İnsanların çoğunun gerçeğe bu kadar aykırı bir yaşam sürmelerinin nedeni, kendileri dışındaki görüntüleri gerçek saymaları, içlerindeki dünyaya ise asla söz hakkı tanımamalarıdır.” (sf 139)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.