ODALAR

31 Ekim 2013 Perşembe

VE AYNA KIRILDI _ Agatha Christie

Yayın Evi: Altın Kitaplar
Basım Yılı: Ocak 2012
Sayfa Sayısı: 304

Bu kitap ile ilgili, Kırık Ayna isimli basımı üzerinden bir yazı yazmıştım. Kırık Ayna'nın 208 sayfa, yeni-tam basım Ve Ayna Kırıldı'nın 304 sayfa olduğunu söylersem ne ölçüde bir kırpma yapılmış olduğu da daha net anlaşılır sanırım.

Çok sevdiğim bir Christie olmasa da, eski ve yeni basım arasındaki 100 sayfalık farkı merak ettiğim için okudum, yine Miss Marple'ın maceralarında eğlendim, Marina Gregg'e sinir oldum, Heather'a acıdım biraz.

Ve Ayna Kırıldı, Tekinsiz Bir Agatha Christie Okuması için son kitabımdı. Kitap yazılarımı maalesef çok geç yayınlayabildim. Bu okumada da canım arkadaşım thalassapolis'le, blog ve instagram üzerinden bize katılan arkadaşlarla çok güzel vakit geçirdik, tekrar teşekkür ediyorum. Nice Agatha Christie okumalarına..

BİRİSİ ÖLECEK _ Agatha Christie

Yayın Evi: Altın Kitaplar
Basım Yılı: 1970
Sayfa Sayısı: 189

Agatha Christie romanları arasında, onun klasik tarzını yansıtan, güzel ama çok da ayırtedici özelliği olmayan bir takım kitaplar var. Birisi Ölecek, bu standart Christie'lerden biri benim için. Aşina olduğum o sıcak hissi verdiği için keyif alarak okuduğum ancak dialogları, ayrıntıları uzun süre benimle kalmayan, etkisi çabuk geçen bir roman.

Bir yaz akşamı Hercule Poirot ve kadim dostu Hastings, Londra'da bir tiyatro gösterisine giderler. İzleyiciler arasında duygusal filmleri ile başarı kazanmış genç oyuncu Jane Wilkinson da vardır. Tiyatronun ardından Savoy otelinde yemek yiyen Poirot ve Hastings, genç kadın ve arkadaşlarıyla tekrar karşılaşırlar, Jane onları odasına davet ederek Poirot'dan bir ricada bulunur. Uzun zaman önce terkettiği kocası Lord Edgware'dan boşanmak istemekte, fakat acaip bir adam olan Lord buna yanaşmamaktadır. Jane, Poirot'nun Lord'la konuşarak onu ikna etmesini ister. Boşanmaya yanaşmazsa onu öldürmekten çekinmeyeceğini haykırır. Bu konuşmadan kısa bir süre sonra Lord Edgware öldürülünce bütün gözler Jane'nin üzerine çevrilir..

Birisi Ölecek'i uzun zamandır özlediğim için Tekinsiz Bir Agatha Christie Okuması esnasında tekrar zevkle okudum. Klasik bir polisiye roman tadı; muhteris kadın karakterler, egzantrik adamlar ve tabii Poirot-Hastings sohbetleriyle iyi vakit geçirdiğimi söyleyebilirim.


SONUNDA ÖLÜM GELDİ _ Agatha Christie

Yayın Evi: Altın Kitaplar
Basım Yılı: Ağustos 2013
Sayfa Sayısı: 285

Agatha Christie'nin doğuda; Mısır, Suriye, Irak gibi ülkelerde geçen romanları, hikayeleri azımsanmayacak kadar çoktur, birçoğu da hayli başarılıdır ancak bu romanın onlardan çok farklı bir özelliği var: Sonunda Ölüm Geldi, milattan önce 2000'lerde, eski Mısır'da geçtiği kurgulanan bir roman.

Daha önce yine sevgili arkadaşım thalassapolis'le yaptığımız bir Agatha Christie Haftası'nda bu kitabı okumuştuk ve  Firavun Ağacı ismiyle yazısını yayınlamıştım. O sebeple bir defa daha uzun uzun anlatmayacağım.
Türkçe'ye ilk defa 1964 yılında Firavun Ağacı adıyla çevrilmiş, 4000 Yıl Önce İşlenen Cinayet (1977), Yılan İçini Döktü (1978) basımlarının ardından orijinal ismi ve tam çevirisiyle Sonunda Ölüm Geldi, 2013 yılında Altın Kitaplar tarafından tekrar basıldı. 

Firavun Ağacı'nı 2003 yılında, Beyazıt'taki bir sahaf-kitabevinde bulmuştum. Kamış kalem almaya gittiğim sahaflardan çıktıktan sonra Karadeniz Kitabevi'ne uğradığımda, kitabevi sahibi her zamanki nezaketiyle elinde bulunan tüm eski basım Christie'leri ortaya çıkarınca, hızlı bir eleme yaptığımı hatırlıyorum. Sonra eve dönerken otobüste okumaya başladım ve çok şaşırdım. Sahte Agatha Christie'lerden birini mi aldım diye endişelenmiştim çünkü kitap çok farklıydı. (Christie'ler çok sattığı için bazı uyanık yayınevleri başka yazarların kitaplarını Agatha Christie adı altında basmışlar bir dönem ve sahte Christie'ler çıkmış ortaya.) Bu kitap, Agatha Christie tarzının hayli dışında olmasına rağmen ilk göz attığımda büyülenmiştim güzelliğinden, otobüste hissettiğim o heyecan dün gibi aklımdadır. Benim için halen en iyi Christie'lerden biri.



ELMAYI YILAN ISIRDI _ Agatha Christie

Yayın Evi: Altın Kitaplar
Basım yılı: Ekim 1992
Sayfa Sayısı:173

Agatha Christie'nin benim için en güzel romanlarından biri Elmayı Yılan Isırdı, Ekim ayında yaptığımız Tekinsiz Bir Agatha Christie Okuması 'nda temel kitabımızdı. Bir defa daha okuma fırsatım oldu ki uzun zamandır bu nevi şahsına münhasır kitabın esrarengiz, renkli ve dramatik havasını yeniden teneffüs etmek istiyordum.

Cinayet romanları yazarı Ariadne Oliver, Londra'ya yakın küçük bir köy olan Woodleigh'e arkadaşını ziyarete gittiğinde, çocuklar için düzenlenen bir Cadılar Partisi'ne katılır. Parti, çeşitli eğlencelerle geçip bittiğinde, çocuklardan birinin ortada olmadığı farkedilir. Joyce isimli kız, 'elma avı' oyunu için kullanılan kovalardan birindeki suda boğulmuştur. 

Ariadne, cinayetin çözümü için kadim dostu Hercule Poirot'dan yardım ister..

Michael Garfield'ın eski bir taş ocağına inşa ettiği bahçesini, bir su perisine benzeyen Judith'i ve orman perisini andıran Miranda'yı, Rowenda'nın partisindeki oyunları, Ariadne'nin incire dönüşünü ve buna benzer bir çok ayrıntısıyla bu kitabı çok seviyorum.

Tekinsiz okumamız devam ederken kitabın film uyarlamasını da eş zamanlı olarak izledik sevgili arkadaşım thalassapolis'le. Düşkün olunan kitapların filmleri genelde hayalkırıklığı uyandırır ama bu defa öyle olmadı. Hallowe'en Party filmi de şahaneydi.  

Elmayı Yılan Isırdı için, içimden geçenleri uzun uzun anlatacağım bir yazı planlıyordum ama ayrıntılara daldıkça ertelemeler de peşinden geldiği için birkaç kelime ile de olsa Gece Kütüphanesi'ne eklemek istedim. Okuduysanız zaten güzelliğini biliyor olmalısınız, henüz tanışmadıysanız da böyle harikulade bir kitabı ilk defa okuyacağınız için çok şanslısınız.

Bilmemek daha iyidir. Hiçbir zaman bilmemek. Her şeyi olduğu gibi bırakın. Oraya buraya giderek sorular sormayın. [sf 142?]


19 Ekim 2013 Cumartesi

TEKİNSİZ BİR AGATHA CHRİSTİE OKUMASI [21-31 Ekim 2013]


Agatha Christie okumalarına devam.. Sevgili arkadaşım thalassapolis in kronolojik okuma sırası Elmayı Yılan Isırdı (Hallowe'en Party) kitabına gelince, onu 31 Ekim'de birlikte okumayı teklif etmişti. O kitap, benim için özel Christie'lerden biri olduğundan hemen kabul ettim. :)

Sonrasında 'Neden birkaç kitaplık bir okuma haftası yapmıyoruz?' dedik 
ve Tekinsiz Bir Agatha Christie Okuması böyle şekillendi. 

21-31 Ekim 2013 arası, öncelikle Elmayı Yılan Isırdı kitabını okuyup, filmini izleyeceğiz. 
Ayrıca istediğimiz birkaç Christie'yi de bu dönem içinde okumayı planlıyoruz.
  
Elmayı Yılan Isırdı ve okumayı düşündüğünüz birkaç Christie kitabını seçerek, bir başlangıç yazısı yayınlayıp, sonrasında okuduğunuz Christie'lere ait yazılar ve yorumlarınızla bize katılabilirsiniz. Etkinlik fotoğrafı ve kenar fotoğrafı için ulaşabileceğiniz mail adresim:
gecekutuphanesi@hotmail.com

Bu 'tekinsiz' okuma için benim kitaplarım:




4 Ekim 2013 Cuma

PARKER PYNE İZ ÜZERİNDE _ Agatha Christie

Yayın Evi: Altın Kitaplar
Basım yılı: Mart 2013
Sayfa Sayısı: 221

Açıkçası Agatha Christie'nin hikayeleri konusunda halen kafam karışık. Türkçeye çevrilirken öncelik romanlarına verildiği ve orijinalinde de farklı derlemeler bulunduğu için hangisini okudum, hangi kitapta ne var, en kısa zamanda bir liste yapmam gerekiyor diye düşünüyorum.

Parker Pyne hikayelerinden birkaçını Kırmızı İşaret kitabında okumuştum ama toplu halde yayınlanması daha çok hoşuma gitti tabii. Parker Pyne'in varolduğu toplam 14 hikaye var. 12'si Parker Pyne İz Üzerinde kitabında yer alıyor. Bu kitap Agatha Christie Okumalarımızın da benim adıma son kitabıydı.

Birinci sınıf hikayeler diyemesem de İstediğiniz Herşeyi Aldınız mı?, Bağdat Kapısı, Şiraz'daki Ev ve Nil'de Ölüm'ü beğendiğimi söyleyebilirim.

Sıkıntı İçindeki Orta Yaşlı Kadın Vakası

Kendisini genç bir kızla aldatan kocası yüzünden bunalmış orta yaşlı bir kadın, Parker Pyne'e başvurur. Ve tabii ki, Mr.Pyne'in yöntemleri işe yarar..

*Bu hikayede genç bir kadın olarak bahsedilen sekreter Miss Lemon, Hercule Poirot'dan önce Parker Pyne'in yanında çalışmış olabilir veya Poirot'nun emekli olma gayreti gösterip başarısız olduğu bir aralıkta Parker Pyne'nin yanına gelmiş olabilir. Bu konuda Agatha Christie'nin nasıl bir düzen kurduğuna dair herhangi bir işaret yok.

Yaşamdan Zevk Almayan Emekli Subay Vakası

Doğu Afrika'daki hareketli hayatının ardından İngiltere'ye geri dönen Binbaşı Wilbraham, çok sıkılmaktadır. Parker Pyne'e başvurur ve tehlike içinde kurtarılmayı bekleyen genç bir kızla tanışır.

Çaresizlik İçinde Çırpınan Genç Bayan Vakası

Daphne, zengin kocasından gizlediği kumar borcunu ödemek için arkadaşının değerli bir mücevherini çalan ve sonra bundan pişman olan genç bir kadındır. Parker Pyne'den yüzüğü yerine geri bırakmak için bir yol bulmasını ister.

Tedirgin Koca Vakası

Karısı kendisini başka biri için terketmek üzere olan Reggie Wade, bu sıkıntısını çözmesi için Parker Pyne'e başvurur. Uzmanımız, kendi ilginç yöntemleriyle çiftin arasını yapmaya çalışırken, hiç ummadığı bir sonuçla karşılaşacaktır. 

Heyecan Arayan Memur Vakası

Bay Roberts karısı ve çocuklarıyla yaşadığı tekdüze hayattan bunalmıştır, eşi ailesini ziyarete gittiği sırada Parker Pyne'e başvurur. Yaşayacağı heyecanlı maceralar, ona bir ömür yetecek nitelikte olacaktır. 

Sıkılan Zengin Kadın Vakası

Parasıyla ne yapacağını bilmeyen, zengin dul Bayan Rymer, büroya başvurduğunda onu yepyeni bir doğal hayatın beklediğinden habersizdir. 

İstediğiniz Herşeyi Aldınız mı?

Elsie merakı tatmin olmamış bir halde mücevherleriyle oradan ayrıldı.
O çıktıktan sonra Bay Parker Pyne şapkasını ve bastonunu alıp Beyoğlu'nun ara sokaklarına çıktı.
Ağır ağır yürürken kendi kendine gülümsüyordu. Sonunda küçük bir pastaneye geldi. Haliç'e bakan pastane o an için ıssız denecek kadar boştu. Tam karşısında, denizin öbür yakasında İstanbul'un ünlü camilerinin ince minareleri gökyüzüne doğru yükseliyordu. Manzara muhteşemdi. Parker Pyne oturdu ve iki kahve sipariş etti. Kahveler nefis kokulu, kıvamlı ve şekerliydi.

İşte, bu hikayeyi çok sevmeme neden olan yer burası.

Bağdat Kapısı

Şam kentinin dört kapısı vardır...
Kader Kapısı, Çöl Geçidi, Felaket Mağarası, Korku Kalesi...
Ben Bağdat Kapısı'ndayım, Diyarbakır'a açılan kapının eşiğinde.

Ey kervan, geçme oradan sakın ya da şarkı söyleyerek geçmekten sakın.
Duydun mu sessizliği? Tüm kuşların ölmüş olduğu, ama yine de bir şeyin kuş gibi cıvıldadığı o sessizliği...
Geç git Ey Kervan, Kıyamet Kervanı, Ölüm Kervanı!

Parker Pyne, bir turist otobüsüyle Şam'dan Bağdat'a doğru seyahat ederken bir cinayet olayına karışır.

Şiraz'daki Ev

'Korkarım ben yalnızca turistim.' dedi Parker Pyne. 'Tahran'a, İsfahan'a ve Şiraz'a gidiyorum.'
Bu şehir isimlerindeki müzikal tını onu öylesine etkilemişti ki, yineledi: Tahran. İsfahan. Şiraz.
(...)
Parker Pyne Tahran'dan hoşlanmamıştı ama Şiraz'ı sevmişti... Şehrin dışına doğru yürüdü. Ünlü İran'lı şair Hafız'ın mezarını ziyaret etti.Dönüş yolunda bir ev gördü ve hayran oldu. Yemyeşil portakal ağaçları ve güllerle kaplı bahçenin havuzlarının görkemli fıskiyelerinden sular fışkırıyordu. Olağanüstü güzelliklteki bu bahçenin ortasındaki büyük evin tamamı mavi, pembe ve yeşil çinilerle kaplanmıştı. Parker Pyne bunun ancak düşlerde görülebilecek bir ev olabileceği gibi bir duyguya kapıldı. (sf 154-158)

Lady Esther Carr, İran'daki masalsı güzellikteki evine kapanmış, kimseyle görüşmek istemeyen genç ve güzel bir kadındır. Etrafta çok mutsuz hatta deli olduğuna dair söylentiler dolaşmaktadır. Parker Pyne genç kadına kendisiyle görüşmek isterse yardımcı olacağını bildiren bir mektup göndererek bu tuhaf yaşantıya dair esrar perdesini kaldırmaya karar verir.

Çok Değerli Bir İnci

Parker Pyne, arkeolojik kalıntılara meraklı bir turist kafilesiyle Petra antik kentine gider. Yolda kafileden genç bir kızın değerli inci küpesi kaybolur. Bir bankerin kızı olan Carol'ın, küpeyi eski bir hırsız olan nişanlısı Jim'in almadığını babasına kanıtlaması gerekmektedir..

Nil'de Ölüm

Nil kıyısındaki harabeleri, tapınakları ve antik kentleri gezdiren birkaç kişilik bir teknede, Lady Grayle, kocası, kocasının sekreteri Basil ve yeğeni Pamela'nın yanısıra Parker Pyne de bulunmaktadır. Lady Grayle, kocasının kendisini zehirlediğinden şüphelendiğini söyleyerek Parker Pyne'den yardım ister..

Delphi Kahini

Bayan Peters, 18 yaşlarında bir delikanlı olan oğlu William'la bir Yunanistan turuna katılır. Delphi'de harabeleri gezmekten bunalan kadın, William'a o günkü programını tek başına yapmasını söyler ve aynı gün delikanlı bir haydut çetesi tarafından kaçırılır. Bayan Peters'e gelen fidye mektubunda, yanında bulunan çok değerli bir elmas gerdanlığı kendilerine vermesi karşılığında çocuğunu sağsalim alabileceği yazmaktadır. Tesadüf eseri aynı otelde bulunan Parker Pyne olaya dahil olarak kadına yardım etmeye karar verir..

GÜVERCİNLER ARASINDA BİR KEDİ _ Agatha Christie

Yayınevi: Altın Kitaplar
Basım Yılı: Ekim 2012
Sayfa Sayısı: 301

Agatha Christie Okumaları'mızın benim için ilk kitabı Güvercinler Arasında Bir Kedi'ydi.

Daha önce Kapı Tekrar Vuruldu adıyla yayınlanan kitabı uzun zaman önce okuduğum için, son birkaç sayfaya gelene kadar yeni bir kitap okuyormuş gibiydim.

Meadowbank adında özel bir İngiliz kız okulunda peşpeşe öldürülen öğretmenlerin gizemi, Ramat Emirliği veliahtı Prens Ali Yusuf'un bir şekilde okula bağlanan hikayesiyle güzel bir kitap bu. 

Tabii ki, öğretmenler, öğrenciler ve veliler üzerinden Agatha Christie'nin insan çeşitlemelerini okumak da çok eğlenceli.

Güvercinler Arasında Bir Kedi, Christie'nin başyapıtları arasında diyebileceğim bir kitap değil ama sürükleyici ve zevkli bir polisiye roman.

Eylül ayının son onbeş gününü Agatha Christie okuyarak geçirdik. Sevgili arkadaşım thalassapolis'le kararlaştırdığımız bu güzel okuma serüveni, blog ve instagram üzerinden bize katılan arkadaşlarla daha da hoş bir hal aldı. İlk yazı vesilesiyle, ilginiz ve katılımlarınız için teşekkür ediyorum. Birlikte okumaktan büyük keyif aldığımız için, yeni okumalarımızın planlarını yapmaya başladık bile..

31 Ekim 2013 tarihinde Agatha Christie'nin Elmayı Yılan Isırdı (Hallowe'en Party) kitabını okumayı ve hatta filmini de izlemeyi düşünüyoruz. Bizimle eş zamanlı okumak/izlemek isteyenler için ayrıca linkler içeren bir yazı da yayınlayacağım.

Daha sonrasında da Dünya Edebiyatı'nın mihenk taşlarından biri denilebilecek bambaşka bir yazar ayımız olacak. Ayrıntıları kesinleştiğinde yine Gece Kütüphanesi'nin yanısıra, twitter ve instagram hesaplarından da duyurularını takip ederek bize katılabilirsiniz..


3 Ekim 2013 Perşembe

ŞAHİDİN GÖZLERİ _ Agatha Christie

Yayınevi: Altın Kitaplar
Basım Yılı: Kasım 2012
Sayfa Sayısı: 279

Ey güzel kumru
Beyaz, bembeyaz kanatlı kumru
Sevgili güzel kız
Her zaman yapayalnız
Ne yerim var, ne evim
Ne karada, ne denizde
Belki de senin kalbinde..

Şahidin Gözleri, Agatha Christie'nin hatırı sayılır güzellikteki romanlarından biri. Kitabı benim için özel kılan, insana dair anlattıkları diyebilirim. Bu yönüyle ilk on listemde müstesna bir yer alıyor.

Jeofizik uzmanı Arthur Calgary, güney kutbundaki keşif gezisinden döndüğünde, paket yapmak için kullanacağı eski bir gazetede kendisine tanıdık gelen bir fotoğraf görür. Annesini öldürmek suçuyla itham edilmiş ve hapishanedeyken hayatını kaybetmiş bir gencin fotoğrafıdır bu. Arthur, genç adamın olay esnasında otostop yaparak bindiği bir arabada olduğunu iddia ettiğini okuyunca, o fotoğrafın neden tanıdık geldiğini de hatırlar. Cinayet gecesi, Jacko'yu arabasına alıp gideceği yere bırakan kendisidir..

Agatha Christie, cinayet nedeni ve süreci açısından olmasa da karakter derinliği yönüyle en zengin kitaplarından birini kurgulamış Şahidin Gözleri'ni yazarken. Jacko'yu ve daha birçok çocuğu evlat edinerek annelik özlemini gidermek isteyen Rachel Argyle'nin kurmaya çalıştığı 'aile'nin içyüzünü tek tek anlatıyor.
Kitapta en sevdiğim karakterler Hester, Micky ve kütüphanede çalışan Tina.. Ancak Mary'nin çıkarcılığı ve kocasına olan saplantısı, Philip'in herşeye burnunu sokan tavrı, Kristen'ın zayıflıkları, Donald ile Arthur'un kıyası, Rachel'ın iyi niyetle gözünün hiç bir şeyi görmemesi v.s. kitabı okunması çok zevkli hale getiriyor diye düşünüyorum.

“Birine iyilik ettik mi, ona karşı büyük bir sevgi de duymaya başlarız. Peki ama ya o iyilik ettiğimiz kimse? O da bizi sever mi? Hayır… Acı ama gerçek bu. Çünkü dünyada taşınması en zor olan yük minnettir…” (sf 73)

“Ah, durumu anlayamıyor musun, Tina? kimse zorla minnet duyamaz. Üstelik bu minnet duyma zorunluluğu kalbin kinle dolmasına yol açar.” (sf 133)


2 Ekim 2013 Çarşamba

SON EVDEKİ TEHLİKE _ Agatha Christie

Yayınevi: Altın Kitaplar
Basım Yılı: Temmuz 2013
Sayfa Sayısı:253

Miras adındaki eski basımı bende mevcut bulunan kitap, öyle eksik haliyle -207 sf- açıkçası çok da ilgimi çekmemişti. Hercule Poirot ve kadim dostu Arthur Hastings'in uçurumun kenarındaki evde tek başına yaşayan, esrarengiz olaylar sonucu birkaç defa ölümden dönen genç bir kıza yardım ettiklerini hatırlıyordum sadece. Bir de kitabın sonunda yaşadığım hayalkırıklığı vardı; katili açıklamamak için tam olarak yazamıyorum ama çözüm kısmını hiç sevmemiştim.

Aradan hayli zaman geçtikten sonra Peril at End House oyununu oynadığımda son evin, odalarının ve sahilin görüntüleri beni adeta büyüledi. Oyundan sonra kitabı tekrar okumak istedim ama bir türlü sıra gelmemişti.

Geçtiğimiz yaz, Peril at End House yeniden çevrilerek Son Evdeki Tehlike ismiyle tam metin olarak basıldığında hemen aldım ve Eylül ayı Agatha Christie Okumaları'mızdaki listeme bu kitap da eklenmiş oldu.

Bu defa okuduğumda daha çok beğendiğimi söyleyebilirim, bazı Agatha Christie kitapları için benim açımdan böyle bir durum var. Mesela Cinayetler Oteli, Cinayet İlanı, Cinayetler Kulübü, 16:50 Treni eski okumalarımda vasat listeme girmiş kitaplarken, daha sonra (belki de tam basımlarının etkisiyle) güzelliklerini keşfedebildiğim kitaplara dönüştüler.

Son Evdeki Tehlike gibi Poirot ve Hastings'in birlikte tüm kitap boyunca yer aldığı Agatha Christie romanları, Hastings'in gözünden sevgili dedektifimizi görmek ve aralarındaki eğlenceli diyaloglar açısından da farklı, özel bir tad içeriyor.

Kitaptaki favorim ise; Hercule Poirot bütün bir gece koltuğunda oturup düşünerek cinayeti çözdükten sonra gelen sabah sahnesi.. Bir kedi gibi yemyeşil parlayan gözlerindeki kurnaz, zeki pırıltı.. Christie'nin bir kaç kitabında daha yinelenen bu ânı, Poirot'nun zafere ulaşma dakikalarını okumanın büyük bir keyif verdiğini söyleyebilirim.