2 Mayıs 2010 Pazar

MACBETH [2006]



MACBETH [2006]



 Rengini gecenin karanlığı ve kanın kızıllığından alan bir oyun metni.. Shakespeare'ın eşsiz tragedyası Macbeth, Avusturalyalı yönetmen-senarist Geoffrey Wright'ın elinde özünü kaybetmeden, modern zamana uyarlanmış bir film haline dönüşmüş. Lady Macbeth rolünde gördüğümüz Victoria Hill'le birlikte, oyunun cümlelerine dokunmaksızın, unvanları ve atmosferi incelikle değiştirerek senaryoyu yazmışlar. Kral ve maiyeti, Melbourne'un yeraltı dünyasında bir çete resi ve adamlarıyla yer değiştirmiş. Böyle tavrını açıkça ortaya koyan filmleri seviyorum. Shakespeare oyunları filme alınırken, ya Kenneth Branagh'ın 96 yılında çektiği Hamlet gibi tamamen asla sadık kalınmalı, yahut uyarlama yapılacaksa bariz farklılıklar olmalı. Klasik metne hayranım o ayrı. Buna rağmen oyuna kıyasla filmdeki değişiklikler bana hiç garip gelmedi. Bilakis takdir ettiğimi söylemeliyim. Bu açıdan Macbeth filmi, yapması gerekeni yerine getirmiş gözüküyor.


***


Film bir mezarlık sahnesiyle açılıyor. Shakespeare'ın malum 3 cadısının, genç ve alımlı kızlar suretinde mezar taşlarını kırıp dökerken, Macbeth'le buluşacaklarına dair söylenmekte olduklarını görüyoruz. Kral Duncan'ın baş adamlarından Macbeth, onları uzaktan izliyor. Daha sonra evine döndüğünde, cadılarla yeniden karşılaşıyor ve onların Macbeth'in kral olacağına dair muğlak kehanetleri, genç adamın bilinçaltındaki karanlık hırsları körüklüyor. Kral'ı öldürerek yerine geçmeyi kafasına koyduktan sonra yakındaki ihanetinin vicdan azabı Macbeth'i sarsa da bu, yapacaklarını engellemeyecek. Herşeyin, iyiliğin ve kötülüğün apaçık ayırdında. Fakat kendinden nefret etme pahasına kötülüğe teslim olarak, insanlığını yavaş yavaş yitiriyor. Hafifçe sendelediği, bir an için tereddüde düştüğünde ise onun yüzünü karanlığa çeviren biri var yanında.. Karısı..


"İhtiyarın bu kadar çok kanı olacağı kimin aklına gelirdi?"

Lady Macbeth'in ağzından dökülen o meş'um kelimeler.. Gözünü iktidar hırsı bürümüş kocasını, Kral Duncan'ı öldürmesi için yüreklendirmiş ve cinayeti işlemesine yardım etmiş, herşey olup bittikten sonra ortak olduğu günahın azabıyla kıvranmaya başlamıştır. Ellerindeki hayali kan lekelerini yıkayarak çıkarmaya çalışırken bu ünlü sözünü söyler. Herhangi bir kadın gibi kandan ve cesetlerden korkmayan, çelik gibi sinirlere sahip Lady Macbeth'in ruhunu, derin bir vicdan azabı kemirmektedir. Kadın sonunda iyice çıldırır ve intihar eder.


Macbeth onun ölümünü umursamaz bile. Sevdiği kadını, karısını kaybettiğinde bile bir şey hissetmeyecek kadar taşlaşmıştır. Kendi kendine cadılardan duyduklarını tekrar ederek avunmaktadır; "Bir anneden doğan hiç bir canlı senin sonunu getiremeyecek, Macbeth.."  Kesin bir cümle gibi görünen bu sözler doğru mu? Onu da filmin sonunda öğreniyoruz.


***


Gotik atmosferi ve dehşetengiz sahneleriyle Geoffrey Wright'ın yorumundan Macbeth, kendisinden beklenileni veriyor. Şiir gibi diyaloglardan, insan ruhunun derinliklerine inmekten zevk alıyorsanız bu modern sinemasalı mutlaka görmelisiniz.




{Bu yazı 07.05.2010 tarihinde www.sivrisinema.com adresinde yayınlanmıştır.}



6 yorum :

  1. Selam...
    Filmleri seviyorum da bu aralar film izleme modunda değilim ne hikmetse,
    Lostun tüm sezonlarını izledim ama 6.sezonu henüz tam izlemedim...
    House MD bitmek üzere 3 bölüm falan kaldı
    DExter ı izledim
    Ghost Whispererin tüm sezonlarını izledim her yeni bölümünü de izliyorum
    CSI lar hatmedildi...
    ay lafı çok uzattım :))
    Demem o ki eğer dizi izliyorsan House dan sonra ne izlemeye başlasam acaba diye fikrini sormak için buradayım :))
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Merhaba, seni burda görmek güzel.

    Lost ve Ghost Whisperer'da müttefikmişiz, o da güzel. :)

    Ben fırsat bulsam Carnival'ı ve Supernatural'ın tamamını izlemeyi düşünüyorum ama bu ara film modunda olduğum için biraz zor. Kitap bile okuyamıyorum film izlemekten :D

    Dediğim iki diziye bir bak istersen, belki hoşuna gider, bana da yazarsın fikirlerini.

    Nazik yorumun için teşekkür ediyorum, görüşmek üzere :)

    YanıtlaSil
  3. Merhaba
    Dün gece House MD yi bitirdim ve bugün dediğin dizilerin ilk bölümlerini izledim...
    Her ikisi de güzel hoşuma gitti ama ilk önce Carnival'ı izlemeyi düşünüyorum,çünkü daha gizemli ve merak uyandıran bir giriş olmuş ilk bölüm için...

    Supernatural da güzel, ancak ana tema belli her bölümde aynı tür hikayeler yaşanacak, tahminedilebilirliği yüzünden ikinci sırada yer aldı :))

    YanıtlaSil
  4. Maşallah hızlısın =) Dizileri beğenmene sevindim, Carnival çok farklı ve beğenilen bir dizi, dediğin gibi.

    Supernatural da fantastik tarzın doruk noktasında, bazı bölümleri özellikle çok keyiflidir, Sam ve Dean'ın diyalogları, ailevi ilişkileri filan.. Özellikle sezon sonlarına doğru iyice meraklandırıyor insanı.

    Yardımcı olabildiysem ne mutlu. Keyifli seyirler.

    YanıtlaSil
  5. harika paylaşımlar emeğine yüreğine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne güzel bir yorum bu böyle, çok teşekkürler.

      Sil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.