22 Ocak 2012 Pazar

GECE KÜTÜPHANESİ Kırtasiye Deliliği_3





































Gece Kütüphanesi misafirlerinin artık bildiği üzere, kırtasiye ve minik şirin şeyler bir çeşit
bağımlılık benim için..

Daha önce Gece Kütüphanesi'nde paylaştığım, çok sevdiğim tombul bir fincanım vardı,  
maalesef kulbu çatladığı için kalemliğe dönüştürmek zorunda kalmış ve çok üzülmüştüm. 
Epeydir yenisini arıyordum, birkaç gün önce diğer arkadaşlarıyla birlikte bulunca çok 
sevindim. Fincanların üzerindeki cupcake, çikolata ve kek çizimlerine, kutularına, biçimlerine
bayılıyorum. Onların yanısıra..

İçlerinde minik kırtasiye ıvırzıvırları saklamayı düşündüğüm dondurma şekilli kutular, 
doğumgünü pastası ve pasta dilimleri formunda silgiler, minik pembe bir cüzdan, Kabalcı ve 
Beyaz Adam'dan uzun yıllar önce çok beğenerek aldığım, bazılarına hâlâ yazmaya kıyamadığım 
defterlerle başbaşa bırakıyorum sizi. =) 

Önceki Yazılar:

Kırtasiye Deliliği 1 
Kırtasiye Deliliği 2













8 Ocak 2012 Pazar

FARE KAPANI (Tiyatro Oyunu)




William Shakespeare'in ünlü oyununda, Hamlet babasını öldürerek annesiyle evlenen amcası Cladious'a, Gonzago'nun Öldürülmesi adında bir tiyatro oyunu hazırlar. Hamlet, oyunu seyrederken kendi ihanetlerinin yansımasını görecek olan amcası ve annesi için bunu bir 'fare kapanı' olarak adlandırır. Agatha Christie'nin Üç Kör Fare isimli radyo tiyatrosundan uyarladığı, meşhur 'Fare Kapanı' oyunu da ilhamını Hamlet'in betimlemesinden almaktadır.

İngiltere'de 60 yıldır sahnelerden inmeyen 'Fare Kapanı', Bahariye'deki eski Broadway Sineması'nın yerinde kurulan Tiyatro Akla Kara'nın 2011-2012 sezonundaki önemli oyunlarından biri.

Geçtiğimiz Cuma gecesi izleme fırsatım oldu bu güzel eseri. Başlamasını beklerken 'Fare Kapanı'nda işlenen cinayetlere tanık olmanıza dakikalar kaldı!' diye anons edilerek seyircisini heyecanlandıran oyun, Monkswell Malikanesi'nin salonunda geçiyor.  Molly ve Giles'in bir pansiyon olarak işlettikleri malikanenin bu asıl odası, damask desenli duvar kağıtları, etrafa ışıltılar saçarak yanan şöminesi ve lambalı radyosuyla hayli sıcakken, bordo perdeli giyotin pencereden dışarıda yağan karları görmeniz mümkün. Zaten pansiyona gelen konukların kalın paltoları, atkı ve bereleri ayrı bir güzel, Molly'nin hanım hanımcık kıyafetleri ve Christopher'ın rengarenk stili tam yerindeydi. Bu anlamda oyunun dekor uygulama ve kostüm tasarımını yapan kişileri tebrik etmek lazım. Sadece sağ taraftaki kütüphane'nin kapısı açıldığında dekor destekleri görünüyordu ki, siyaha boyanarak kamufle edilebilirdi sanıyorum.

Keşiş kuyusu anlamına geldiğini öğrendiğimiz Monkswell Malikanesi'nde bol bol sigara, puro ve pipo içildi, hatta kokuları seyirciyi sardı ki bunun bilakis yapıldığını sanıyorum. Sadece siyah tavana doğru yükselen dumanlar dikkatimizi dağıttı biraz.

Oyunculara gelirsek;

Bedia Ener ve Gazanfer Ündüz için denecek çok bir şey yok elbette. Bayan Boyle'ın sinir bozucu tavırları ancak bu kadar güzel canlandırılabilirdi. Binbaşı Metcalf'in ise esasen çok fazla repliği yok oyunda, yine de sakin ve ölçülü halleri çok hoştu.

Fare Kapanı'nın hikaye metninde uzaktan varolan Bayan Casewell, tiyatroda kanlı canlı şekilde gelip Monkswell Malikanesi'nde konaklıyor. Erkeksi tavırlara sahip, hırçın ve soğuk bir genç kadın olan Casewell'i oynayan Sibel Akdeniz'in berrak ve tatlı tınılara sahip ses tonu harikuladeydi, aynı şeyi beden dili için söyleyemeyeceğim.

Teknik bir aksaklık mıydı yoksa tonu doğru kullanma sorunu muydu bilmiyorum ama Ruhi Sarı'yı oyunun büyük bir bölümünde duyamadık. Maalesef dil sürçmeleri ve mana kaymaları da mevcuttu cümlelerinde.

Molly ve Giles, yani Can Şıkyıldız ve Merve Anlağan birbirleriyle uyumlu, aynı seviyede oyunculuklara sahip. Heyecanlı ve hevesli oldukları her hallerinden belli oluyordu.

Paravicini Deniz Şen, rolüne uygun olarak dramatik ve büyük oynar haldeydi. Eksiksizdi diyebilirim.

Ancak.. Oyunda biri var ki, herkesin içinde ışıl ışıl parlayarak hem seyirciye kendisini sevdiriyor, hem de doğal ve esprili tavırlarıyla rolünü bambaşka bir güzelliğe bürüyordu. Christopher Wren kimliğinde seyrettiğimiz Özgür Özdural hakikaten inanılmaz yetenekli bir adam. Hassas ve çocuk ruhlu genç mimar Wren, onun bedeninde öylesine inandırıcıydı ki.. İyi oyununun karşılığını seyircinin ona kahkahalarla gülmesiyle aldı zaten. Bilhassa Bayan Boyle'ye yaptığı soğuk şakalar herkesi kırdı geçirdi. Onu seyretmek gerçekten büyük bir zevk. Yine Tiyatro AklaKara'da bir başka  oyunda rol alıyor, Sihirbaz'ı da mutlaka seyretmek istiyorum.


Bir 'Katil Kim?' oyunu olarak, seyircisini gerilime sürükleyen, ilgisini ayakta tutan Fare Kapanı'nı katili bilmeden izleseydim ne hissederdim bilemem ama kelimelerini satır satır takip etmek ayrı bir güzellikti benim için. En sevdiğim yazarın o iyi bildiğim atmosferini karşımda bulmak zaten başlı başlına bir heyecan vesilesiydi. Olayların çözüldüğü ana adım adım yaklaşırken asıl metne sıkı sıkıya bağlı kalan bir akış görünce çok memnun oldum. Harikulade bir akşamdı her anlamda. Yanımda aynı heyecanı ve mutluluğu paylaştığım biri(leri)yle olduğum için ayrıca şanslı olduğumu söylemeliyim.

Agatha Christie'nin kaleminden yazılan bir oyun söz konusu olunca gidip izlememek olmazdı. Kadıköy'e gitmeye niyetlenirken, turneye çıkan oyun hoş bir tesadüfle bir semt ötemizdeki Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi'ne geldi. İhtişamlı mor kadife koltukları, doğru çözülmüş mimarisiyle öyle güzel bir tiyatro salonu var ki mekanın. Adına yakışır şekilde kalitesi yüksek kültür ve sanat etkinlikleri; tiyatro, konser, edebiyat söyleşileri v.b. düzenleyen ve bunu sanatseverlere ücretsiz yahut çok cüz'i bir ücret karşılığı sunan Küçükçekmece Belediyesi'ne müteşekkir olmamak imkansız.

Yazan: Agatha Christie 
Çeviri: Ayşe Sarıalp Cebesoy 
Yönetmen: Burak Karaman, Elif Erdal  
Işık Tasarım: Yüksel Aymaz
Dekor Tasarım: Mahsuni Yılmaz
Oyuncular
Komiser Trotter : Ruhi Sarı
Bayan Boyle : Bedia Ener Öztep
Binbaşı Metcalf : Gazanfer Ündüz
Molly : Merve Anlağan
Giles : Can Şıkyıldız
Christopher Wren : Özgür Özdural
Paravicini : Deniz Şen
Bayan Casewell : Sibel Akdeniz


6 Ocak 2012 Cuma

FARE KAPANI_Agatha Christie

Yayın Evi: Altın Kitaplar
Basım Yılı: Ekim 1990
Sayfa Sayısı: 84

Fare Kapanı, 1947 yılında polisiye kraliçesi Agatha Christie'nin BBC için radyo tiyatrosu olarak Üç Kör Fare adıyla yazdığı bir metin önce. Daha sonra yazarın bizzat kendisi tarafından ismi Fare Kapanı olarak değiştirilip tiyatro oyununa uyarlanmış.

Hikayenin esin kaynağı İngiltere'de yaşanmış, gerçek bir olay:  İki küçük çocuğu evlat edinen bir çiftçi ve karısının işkenceleri, çocuklardan büyüğü hayatını kaybedince açığa çıkmış ve vicdansız aile komik denilebilecek bir ceza almıştır. 

Agatha Christie'nin çok etkilendiği bu trajik olayın etrafına inşa ettiği hikayesinde;

Yeni evli genç bir çift olan Molly ve Giles, kendi yuvalarına sahip olmak için sabırsızlanmaktadır. Bu sırada Molly'e teyzesinden bir kır köşkü miras kalır. Önce bu büyük ve eski tarz kocaman eşyalarla dolu evi satmayı düşünen çiftimiz, orayı bir pansiyon olarak da işletebileceklerini farkeder. İlanlarını verip evi elden geçirdikten sonra misafirlerini beklemeye başlarlar. Emekli binbaşı Metcalf, huysuz yaşlı bir kadın Bayan Boyle ve hassas tavırlı, garip bir genç olan Christopher Wren'in gelmesiyle Monkswell Köşkü hareketlenir. Havanın iyice soğuyup kar fırtınasının patlamasıyla yolda kalan bir yabancı Paravicini de pansiyona sığınır. 

Kar yolları kapatmadan hemen önce köşke son bir misafir daha gelir. Komiser Trotter, ıslıkla Üç Kör Fare şarkısını çalan çocuk ruhlu bir katilin peşindedir. Cinayet mahallinden kaçarken düşürdüğü defterinde Monkswell Köşkü'nün adresi yazan katil, köşkteki bu yedi kişiden acaba hangisidir?

Küçük, zalim çocuk şarkılarından bahseden Agatha Christie hikayelerinin en iyisi Fare Kapanı, defalarca okunsa dahi lezzetini yitirmeyen sade ve etkileyici bir kitap. Düşündüğümde bile tüylerimi ürperten harikulade bir anlatımı var. Dame Agatha'nın kaleminden çıkan karlı ve soğuk kır köşkü polisiyelerinin doruk noktası olan kitapta, bilhassa Monkswell Köşkü'nün odalarına ve atmosferine dair anlatılanların ben ve benim gibi birçok Christie sever için tadından yenmez güzellikte olduğunu söyleyebilirim.

Bugün bu kitaba dair yazmak istememin bir başka güzel nedeni var aslında. Çok heyecanlı ve mutluyum çünkü Agatha Christie'nin 60 yıldır oynanarak rekorlar kitabına giren bu muhteşem oyununu birazdan izlemeye gideceğim. Tiyatro AklaKara ilk sezonunda bu oyunu sergilemekle çok isabetli bir iş yapıyor bence. Oyunla ilgili izlenimlerimi yakın zamanda Gece Kütüphanesi'nde paylaşmayı umuyorum. Görüşmek üzere.

Üç Kör Fare
Üç Kör Fare
Nasıl koşuyorlar bak,
Nasıl koşuyorlar bak!
Hepsi de çiftçinin karısının peşinden koştular.
Kadın da kuyruklarını et bıçağıyla kesti.
Hayatında böyle garip bir şey gördün mü hiç?
Şu
Üç Kör Fare gibi…