29 Temmuz 2013 Pazartesi

THE LAKE HOUSE: CHİLDREN OF SİLENCE [1/2013]


The Lake House: Children of Silence çıkalı bir hayli zaman oldu ama nedense ilk gördüğümde oynamak istememiştim. Geçenlerde Big Fish'te telefon için oyun bakarken denk gelince indirdim, biraz oynadım, sonra görüntüleri ve hikayesi hoşuma gidince bilgisayardan devam ettim. 

Oyun, yağmurlu bir günde bir kafede oturan Ann ve Henry'e esrarengiz bir paket gelmesiyle başlıyor. Paketin içinde Ann'ın albümünden çıkarılıp parçalanmış bir fotoğraf ve küçük yaşta ölen kardeşi Tom'dan bir not var. Genç nişanlılar bu paketin esrarını çözmek için Tom'u kaybettikleri yere, ailenin eskiden yaşadığı göl evine gitmeye karar veriyorlar..

The Lake House, bir Womens Murder Club veya Mystery Case Files değil ama çizimleri gerçekten çok hoş, bulmacaları eğlenceli ve hikayesi de hüzünlü, esrarlı ve güzel.



10 Temmuz 2013 Çarşamba

DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ _ Gülten Akın

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
Basım Yılı: Şubat 2012
Sayfa Sayısı: 105

Gülten Akın'la yıpranmış bir telefon kartı üzerindeki Seni Sevdim şiirinden bir parçayla tanışmıştım. Sonraları çok sevdiğim Deli Kızın Türküsü'nün sözlerinin de ona ait olduğunu öğrendim. Geçtiğimiz sonbaharda kitabını aldım, okudum nihayet..

Onun şiiri, geleneksel şiir lezzetinin günümüz Türkçesiyle yoğrulmuş hali gibi. Modern şiir denilen saçmalıklar silsilesi gibi değil, anlamlı ama aynı zamanda sade, duru bir dile sahip. 

Kitapta 14 şiiri seçmiş-işaretlemişim, hayli yüksek bir rakam bu benim için. Gülten Akın'ın diğer şiir kitaplarını da en kısa sürede okumak istiyorum. 

  

Uzun Yağmurlardan Sonra

Sen yağmurlu günlere yakışırsın
Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
Islanan yapraklar gibi yüzün ışır
Işırsa beni unutma

Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
Bir yer sızlar yanar içimde büsbütün
Her şeye rağmen ellerin üşür
Üşürse beni unutma

Yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer
Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular
Kahredersin başın önüne düşer
Düşerse beni unutma.


2 Temmuz 2013 Salı

İSTANBUL'DA BİR MERHAMET HAFTASI _ Murat Gülsoy

Yayın Evi: Can Yayınları
Basım Yılı: Mayıs 2010
Sayfa Sayısı: 256

Kitaplar üzerine cümleler kurarken, Gece Kütüphanesi'nin ne okuduğumu görmemden öte bir işlevi  de olduğunu unutmamaya çalışarak, herhangi bir yerde bu kitabı görmüş, merak etmiş ama içeriği hakkında arka kapak yazısından başka bilgi bulamamış bir okuyucu için fikir olabilecek birşeyler yazmaya gayret ediyorum. Bazı kitaplar için bu biraz zor.

İstanbul'da Bir Merhamet Haftası, yazar-anlatıcının 7 resmi, 7 kişiye, 7 ayrı günde göndererek tasvir etmelerini istemesi üzerine, bu kişilerin yazdıkları yorumlardan oluşuyor. Konuyu oluşturan 7 gravür, Max Ernst'in Merhamet Haftası kitabından alınmış.

Farklı kişilerin aynı resmi yorumlaması, ilk bakışta ilgi uyandırıcı bir fikir. Kitapta kişilerin anlatımları gerçekten birbirinden farklı olacak şekilde yazılmasını da başarılı buluyorum. Ancak hikayeler artık kullanılmaktan eprimiş konulardan oluşuyor. Kitapta ne edebi bir zevk, ne de ilginç olabilecek bir hikaye buldum.Altını çizdiğim tek yer ise Laurence Stern'den yapılan bir alıntıydı:

Yazı gerektiği gibi yazıldığında (yani benim yazdığım gibi yazıldığında) karşılıklı söyleşiden başka bir şey değildir. Nasıl dostlarınızla birlikteyken hep siz konuşmazsınız, iyi aileden, edepli bir yazar da hep kendi düşüncelerini öne sürmez.Okurun idrakina gösterebileceğimiz en gerçek saygı, bunu dostça ortadan ikiye bölmek ve ona da, sırası geldiğinde, kendi hayal edebileceği bir şeyler bırakmaktır.

(Tristram Shandy, Beyefendinin Hayatı ve Görüşleri, 1759)



1 Temmuz 2013 Pazartesi

PULBİBER MAHALLESİ _ Didem Madak

Yayın Evi: Metis Yayınları
Basım Yılı: Kasım 2012
Sayfa Sayısı: 113

Bir şiir kitabı nasıl anlatılabilir? İyi şiirin verdiği o tarifsiz edebi his, içini minik minik doğrayan veya aniden açıveren bir sevince bulayan.. Şiir nasıl sevilmez ki? Pulbiber Mahallesi, Didem Madak'ın son kitabı. Bu yazıyla beraber şairin Gece Kütüphanesi'ndeki yeri tamamlanıyor.

'Dokunsalar dağılırdı iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz'

Pulbiber Mahallesini Tanıyalım'dan..

'Rüyamda bilmediğim bir yazıyı okuyup anlayarak
Ne anladıysam sonra ağlayarak..'
'Sahibini görmediği sesleri şiir sanır insan.' 

Karşılıksız Hayat'tan..

'Başka biri oluyordu,
Erimiş merdivenlerde oturan başka biri
Bu başka biri kulaktan kulağa oynuyordu hayatımla
Ya da sessiz sinema
Uzun zaman valizleriyle yaşamıştı.
Toplamış tekrar yerleştirmiş tekrar boşaltmış
Hiçbir yere sığmayan dizeler buruşmuştu valizlerde
Eşyaları toplarken ağlamalıydı.
Toplanırken ağlamalıydı eşyalar da
En çok şiirlerde ağlardı eşyalar.
Eski sandalyeler en iyi şiirde gıcırdardı'

Kaza Anılar'dan..

'İyilik dolu akşamlarım olsun istemiştim.
Başım bir kristal avizeye çarpmış gibi şıngırdasın
Şimdi bazı akşamlar kırmızı çiçekli başımı
İşten yeni dönmüş yorgun yastığımla karıştırıyorum.'

Viraj'dan..

Didem Madak Tüm Kitapları:

Grapon Kağıtları
Âhlar Ağacı
Pulbiber Mahallesi