Basım Yılı: 1990
Sayfa Sayısı: 181
Koltuktaki Ölü, dramatik hikayesiyle en iyi beş Agatha Christie romanından biri benim için. Dağılıp parçalanmayan, gereksiz karakterler içermeyen derli toplu bir akışı var kitabın. Altın Kitapların meşhur Fare Kapanı'nın son sayfasına iliştirdiği Christie listesindeki son isim Koltuktaki Ölü, Fotoğraftaki Lekeler'le beraber en çok merak ettiğim kitaplardandı. Uzun süren arayışların ardından, eski basım Agatha Christie toplama serüvenimin sonlarına doğru bir sahafta karşıma çıktı. Meğerse bütün heves ve bekleyişime değermiş.
Aslında bu yan tarafta görülen aldığım ikinci Koltuktaki Ölü kitabı. 72 basımlı olan ilki, çok yıpranmış bir haldeydi ve o sıralar eskiyen Christie'lerimi yenilemek gibi bir züppeliğe kapıldığımı hatırlıyorum :) Böylece onu bir arkadaşımın arşivine hediye ettim ve 90 basımlı bu kitabı aldım. Yalnız üzerindeki fotoğraf hâlâ beni gıcık etmekte, çünkü içeriğinden bu kadar bîhaber bir kapağa sahip olabilir bir kitap ancak. Koltukta ölen böyle bir adam değil, bilakis genç bir kadın romanın içinde. Bu fotoğrafı nasıl bir alakasızlıkla basmışlar, anlaması zor.
2010 yılında, birkaç ay evveline geldiğimizde ise yeni bir üstün (!) zeka örneği olarak kitabın adını değiştirmeyi uygun görmüşler yayınlarken. Esrarengiz Sanık, çok tuhaf ve kekre bir isim böyle güzel, şiirsel bir kitap için. Çok bilinmeyen Christie'leri gün ışığına çıkarmaları, yeniden basmaları, hatta bazıları için nefis kapaklar hazırlamaları çok güzel (Esrarengiz Sanık'ın kapağı çok da iyi değil bu arada) ama hangi akla hizmet isim değiştiriyorlar, bilmiyorum.
Koltuktaki Ölü, şiirsel bir kitap derken, bu konuda Agatha Christie ile hemfikirim. Kitabın orijinal adı "Sad Cypress" (Kederli Selvi), Shakespeare'ın Onikinci Gece isimli tiyatro oyununun (Perde 2, Sahne 4) bir şarkısında geçen tanımlamadan almış, şöyle ki;
Neredeysen ey ölüm gel yaklaş / Hüzünlü bir selvi tabuta koyun beni.
Uç git soluğum, uzaklaş buralardan; / Acımasız, güzel bir kız vurdu beni.
Porsuk dallarıyla donatın ak kefenimi, / Ah hadi hazırlayın, hazırlayın hepsini.
Benim kadar istekle hiç kimse, / Almadı üzerine ölüm halini.
Hiç bir çiçek, hiç bir güzel çiçek / Serpmeyin kara tabutumun üzerine;
Hiç bir dost, hiç bir dost / Selamlamasın cesedimi / Kemiklerimin atıldığı yerde.
Binlerce ve binlerce iç çekişi olmasın diye, / Bilinmedik bir mezara götürün beni.
Kederli sevgilim ağlamasın diye, / Bulamayacağı bir yere gömün beni!
İngiliz ozanın bu son derece efkârlı dizeleriyle öyle güzel örtüşüyor ki Agatha Christie'nin kitabı. Soğuk ve mesafeli görünümünün altında yanan alevlerle Elinor'un, "aşk ve ölüm vadisi"ni geçerken yaşadıkları, bir rüyada dolaşır gibi kendinden uzaklaşması ve yürek burkan, güzel bir final.
"Koltuktaki Ölü" herhangi bir polisiyeden çok öte, gerçeğe yaslanarak kalbe sığınan bir kitap. Mutlaka okunmalı.
(romankarakteri, thalassapolis ve birazşöylebirazböyle arkadaşlarımıza, Gece Kütüphanesi'ni nezaketle dahil ettikleri Poirot Haftası için teşekkür ediyorum.)
Sevgili Biblio; Yazıların çok güzel ve alıtılarla çok çok anlamlı olmuş ellerine sağlık. Koltuktaki Ölü benim kütüphanemde var hayal meyal hatırlıyırdum senin yazınla birlikte netleşti biraz daha bende de bu yeşil kapaklı baskısı var. Bazı kapaklar çok güzel gerçekten ama işte bazı zaman da saçmalayabiliryorlar. İsim konusunda ise katılıyorum yoktan var edilen kitap isimlerine sinir oluyorum.
YanıtlaSilselam
YanıtlaSilsenden bir non ti muovere yorumu bekliyorum
sergio'lu filmlere kapıl git istiyorum
bir de onu tad istiyorum
mümkün müdür acep ?
thalassapolis,
YanıtlaSilPoirot haftası ile ilgili yazılar içerikten ziyade bendeki izlerine dair oldu, Beş Küçük Domuz'u da yayınlayınca içim rahat edicek :) Beğenmene sevindim. Yorumun için çok teşekkür ederim.
b'locked
Ne güzel bir önerme bu! Biraz inceledim filmi, hatta ilk sıraya aldım ama insan nisyan ile maluldur malum :)) Yakında yazacağımı umarım.
Biblio bu kitabı okumadım ama çok merak ettim ilk fırsatta bulup okuyacağım :)) Dediğin gibi bazı kitapların kapaklarını neye göre yapıyorlar içeriklerine hiç bakmıyorlarmı anlamıyorum...Ve isimlere gelince çok değiştiriyorlar ölüm diken üstünde adlı kitap ilk iğne ile gelen ölüm gibi birşeymiş ki bence daha mantıklı :)) niye ise her 10 senede bir isim değiştirmeye karar veriyorlar hala anlamış değilim sanırım çevirmenleri çeviriken yeni adı uygun buluyorlar :))
YanıtlaSilBöcüğüm o kapak beni delirtiyor resmen :) En sevdiğim kitaplardan biri ve böyle bir yanılgıya sahip. Son dönemde de basıldığı için bulman kolay ama Esrarengiz Sanık adıyla okuyacaksın maalesef :(
YanıtlaSilBazı adlar yerine tam oturmuşken değiştirmeleri çok acı.
Bu arada Poirot haftası için alıntıları yazdığım resimler rahat okunuyor mu? Nasıllar? Yorumlarınızı bekliyorum.