9 Mayıs 2011 Pazartesi

16.50 TRENİ_Agatha Christie

Yayın Evi: Altın Kitaplar
Basım Yılı: Eylül 2009
Sayfa Sayısı: 288

Agatha Christie Okumaları'mızın benim için son kitabı 16.50 Treni idi. Daha önce Lahitteki Ceset ismiyle okuduğum kitabın, üstüste eski basım Christie'ler keşfedip, hepsini bir çırpıda okumamla karman çorman olmuş bir okuma dönemine denk geldiğinden olacak, tam olarak hoşluğunun farkına varamamışım o zamanlar.

Aklımda sadece "iki yanyana giden tren, bunlardan birinde işlenen cinayeti diğer trendeki bir yaşlı kadının görmesi, Miss Marple'ın genç bir kızı cinayeti araştırmakla görevlendirmesi ve kızın kahya olarak girdiği malikanenin ambarındaki eski  lahitte bir ceset bulması" kalmış. İşin güzel tarafı katilin kim olduğunu hatırlamıyordum. Kitabın sonlarına doğru ufak bir şey takıldı aklıma ve "sürahi neden onun elinde?" diye düşündüm ama üzerinde fazla durmadım. Poirot'nun tabiriyle gri hücrelerimi bir parça daha çalıştırmamakla yazık etmişim.

16.50 Treni, polisiye edebiyatın ilkelerine uygun olarak tüm ipuçlarını veren fakat polis sorgusunun rotasını da anlattığı için insanın kafasını karıştıracak şüpheliler ortaya çıkaran bir kitap. Miss Marple'ın trenlerle ve virajla ilgili çalışması çok hoştu. Sevimli ihtiyarcığın yiğeni olarak tanıttığı Lucy Eyelesbarrow üzerinden de gayet ilgi çekici bir tip oluşturmuş Agatha Christie. Zeki, becerikli, güzel ama kahyalığı çalışabileceği diğer işlere tercih eden kuvvetli karakterli bir kız olarak tasvir ettiği  Lucy'nin mutfak becerilerini uzun uzun anlatmayı ihmal etmemiş.

Bu kitapla birlikte, artık tarzına aşina olduğum, iyice tanıdığımda benimseyip sevdiğim Miss Marple'la bir süre için vedalaşma zamanı da gelmiş bulunuyor. Sevgili arkadaşım Deniz'e, Agatha Christie Okumaları'mızdaki keyifli yol arkadaşlığı için tekrar teşekkür ediyorum. Yine çok güzeldi.. Onun da dediği gibi bizde bu Christie tutkusu oldukça, daha nicelerini yaparız inşallah. :)

.
.

6 yorum :

  1. Canım Biblio çok güzeldi gerçekten havalar ısınınca yine bizi bir hafta bekliyor bence ne dersin?

    Bu kitap benim çok ilgimi çekti gerçekten. Agatha Christie'nin zaten mekan olarak tren kullanması çok hoşuma gidiyor Doğu Ekspresi, Mavi tren ve Plymouth Ekspresi sevdiğim eserler. Sanırım bu 16.50 kitabını da seveceğim. Lahitteki Ceset bana sanki Mısır'da geçen bir öyküymüş gibi gelmişti ilk rastladığımda eser listesinde. İsim bazen farklı beklentiler yaratabiliyor.

    Ellerine gözlerine sağlık canım sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Olur Deniz'cim, Haziran'ın son haftaları gibi yapabiliriz istersen :)

    Agatha Christie'nin eski Mısır'da geçen Firavun Ağacı beni şaşırtmıştı öyle. Beyazıtta sahaftan aldım, dönerken otobüste açınca dedim yine sahte bir Christie aldım herhalde. Okudukça sarmaya başladı ve çok beğenmiştim. Sonra hakikaten Agatha Teyze'mizin yazmış olduğunu öğrendim kitabı.

    Yapacağımız christie haftasında Briç Masasında Cinayet, Gece Gelen Ölüm'le birlikte o kitabı da okuruz ne dersin? Aynı anda aynı kitapları okursak değişik bir şey olacakmış gibi geliyor bana. Yani şimdi Deniz de Christie okuyordur yerine, şimdi bu kitabı okuyor benim gibi diyebileceğim o zaman :) Yorumlayacağız falan.

    Gene konuşuruz canım, çok teşekkürler, senin de ellerine gözlerine sağlık..

    YanıtlaSil
  3. Bu kitabı çok sevdim, özellikle Lucy Eyelesbarrow karakterine bayılmıştım. Keşke Lucy, Agatha teyzenin ana tiplerinden biri olup daha çok maceraya bulaşsaydı.

    YanıtlaSil
  4. Bana Agatha Christie de onu çok severek oluşturmuş gibi geldi okurken. Keşke :)

    YanıtlaSil
  5. AGATHA TUTKUSU BAKA BİR ŞEY, AMA BENDE YOK:)

    YanıtlaSil
  6. Bir yazar ya senin oluyor, sahipleniyorsun ya da ne kadar iyi olursa olsun okuyamıyorsun bazen. Benim de öyle bulduklarım var.

    YanıtlaSil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.