26 Haziran 2011 Pazar

MANTİSSA_John Fowles

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
Basım Yılı: 2010 (3. Basım)
Sayfa Sayısı: 191

Mantissa, Fowles'in başka kitapları dururken, kapak resmi ve solgun renkleriyle beni çok etkilediği için fuardan (erken) almak zorunda kaldığım bir kitaptı. Kitabın arkasında okuduğum esin perisi-yazar ilişkisine dair sözler, bu romantik hissi pekiştiriyordu fakat.. İlk bölüme başladığımda çok şaşırdım. Somuttan soyuta giden bir çift anlam kaygısı olduğu söylense de, daha önce Mantissa'yla alakalı olarak zihnimde beliren imaja hiç bir şekilde uymuyordu bu.

Fowles'in tarzına az çok aşinayım, en son Fransız Teğmenin Kadını'nı da hayli doyurucu ve kuvvetli bulmuştum ama Mantissa nereden geldiği belli olmayan, ani bir tokat gibi başladı açıkçası. Anladım ki, daha önce okuduklarımda, akış içerisinde romana belli motifleri yedirmek, okuyucuyu sarsıp toparlamak kolaymış. Birkaç sayfa okuduktan sonra iyice saçmasapan bir hal almasına ve başka bir türe(!) dönüşmesine tahammül edemeyerek bırakmayı düşündüm. Bir müddet etrafta süründü kitap. Sonra elime alıp, diğer bölümlere bir göz attığımda kurgu-yazınına, o bahsedilen periye dair anlatılanın değişerek devam ettiğini görünce fikrim de değişti ve bir çırpıda bitiverdi Mantissa.

Yunan mitolojisinde Musalar veya Müzler olarak bilinen dokuz ilham perisinden biri, lirik edebiyata ait olanı Erato ile, modern roman yazarı Miles Green arasındaki enteresan konuşmalardan ibaret bir oyun gibi de görülebilecek bir kitap bu. Gemi elinde tutanın kim olduğunun sürekli değişmesi, Erato'nun geçmiş yaşantılarından bahsedişi, Miles'ın tam yerine oturan tespitleriyle okunmaya değer, çok ilginç deneysel bir anlatı.

Sadece okuyucu değil, yazmaya da ilgiliyseniz tavsiye ediyorum.

7 yorum :

  1. Fransız Teğmenin laınından sonra hayal kırıklığı oldu o zaman ?

    YanıtlaSil
  2. Bunu da not aldım. Liste kabarıyor. :))

    YanıtlaSil
  3. Euphoric,

    Yok sonradan beğendim, yazının sonundan belli olmuyor mu ? :) Ama tabii Fransız Tegmenin Kadını başı sonu belli olan bir kitap olarak çok iyiydi.

    Elif Ayvaz,

    Fowles keşke daha çok kitap yazsaydı diyorum okudukça.

    YanıtlaSil
  4. Canım Biblio Erato diyince benim de ilgimi çekti. Erato lirik şiirin ve aşk şiirlerinin mousasıdır. Mousalar muhteşemdir. günümüzde kullandığımuz müzenin adı onlardan gelir. Tarihin babası Herodotos eserini 9 Mousaya adamıştır.

    Fowles ve mitoloji muhteşem bir birleşim olmalı merak ettim.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  5. Canım, Mousalar hakkında araştırıp yazarken aklıma hemen senin geldiğini söylememe gerek yok sanırım. Verdiğin bilgiler için çok teşekkür ederim. Dün gece beyaz gecelerin şehri St.Petersburg'a dair bir program seyrederken uzun zamandır gitmediğim için müze ziyaretlerini özlediğimi düşünüyordum ben de :) Adını ilham perilerinden alması çok hoş ve mantıklıymış hakikaten. Şimdi mitoloji bloguna gidiyorum Mousalar hakkında yazdıkların varsa okumak için. İyiki varsın canım.

    YanıtlaSil
  6. Henüz Mousa'lar hakkında birşey yazmadım :( ancak akşam aklıma geldi her ne kadar Agatha Christie bizi birbirimize bağlamış olsa da bizi Fowles tanıştırdı. İlk Büyücü'nin filmi için yorum yazmıştım. İyi ki birbirimizi bulmuşuz canım sevgiler...

    YanıtlaSil
  7. evet canım, umarım yazarsın ben de zevkle okurum :)

    Ben de geçenlerde sizli bizli konuştuğumuz yorumlara denk geldim ama hangisi ilkti anımsayamamıştım. Fowles'e büyük bir teşekkür daha borçluyuz o halde :) İyi ki o yazıyı yazmışım Deniz'cim, iyi ki tanımışım seni.

    YanıtlaSil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.