Basım Yılı: 2008
Sayfa Sayısı: 149
İzlemeyi istediğim oyunların metinlerini okumak hoşuma gidiyor. Lorca'nın kitabını da bu sebeple almıştım. Kitaptaki üç piyesi de güzel buldum, özellikle Kız Kurusu Gül Hanım çok dokunaklıydı.
Ayakkabıcının Karısı, yaşlı bir ayakkabı tamircisi ile genç, güzel ama şirret bir kadın olan karısı arasında geçen bir hikayeyi anlatıyor. Sonunu bağlayışını çok sevdim.
Bay Cristobal'ın Kukla Oyunu, bir kukla kızla evlenen Cristobal'in düğün gecesinin sabahı uyandığında, dört minik kuklanın babası olduğunu öğrenmesi üzerine, oyunun içinde yönetmen ve şairin (yazarın) da bulunduğu bir güldürü.
Kız Kurusu Gül Hanım, Endülüs'te amcasının yanında yaşayan kimsesiz bir genç kızın, Güney Amerika'ya çalışmaya giden nişanlısını uzun yıllar bekleyişinin hikayesi. Rosita (ispanyolca: gül), vefasız sevgilisini beklerken, çiçeklere meraklı bir adam olan amcasının bahçesinde yetiştirdiği kırmızı güller gibi yavaş yavaş solar ve tükenir.
Bu son piyeste, geçen zamanla beraber arkaplanın incelikle değişmesi; Rosita'nın gençliğinde çiçeklerle dolu olan ev ve camekanlı bahçenin, hikaye biter ve evden taşınırlarken bir harabeye dönmesi çok anlamlıydı. Karakterlerin dilinden dökülen şiirler, dedikoducu komşuların imâları, Rosita'nın inancı, duru, saf güzelliği, hayat yanından geçip giderken bir fanusun içinde yaşıyormuşcasına elini uzatıp tutmaması yine bu öykünün insanın içine dokunan tarafları diye düşünüyorum.
Bir hikayeyi iyi bir şair kurguluyorsa, hayli derin ve incellikli olması çok da şaşılacak bir şey değil aslında. Ne zaman sıra gelir bilemem ama Lorca'nın diğer oyunlarını da okumak niyetindeyim.
'Sabah olup açtığında
tıpkı kan gibi kıpkırmızı.
Çiy onun yanına yaklaşmaz
yanmaktan korkar.
Öğlen iyice açılır
dipdiri mercan misali.
Güneş camlara yaklaşır
onun parlaklığına bakmak için.
Kuşlar dallara konup
ötmeye başladığında
ve baygın düştüğünde ikindi,
denizin mevişi üstüne
beyazlaşır rengi,
tıpkı soluk bir yüz gibi.
Gece çöktüğünde, yumuşak
bir ay parçasına döner
yıldızlar ilerleyip de
Rüzgâr geriledikçe
karanlığın içinde
dökülmeye başlar yaprakları. '
Kız Kurusu Gül Hanım veya Çiçeklerin Dili [sf 88-89]
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.