Basım Yılı: 2011
Sayfa Sayısı: 472
Yaratık, Fowles'in fazlaca bilinmeyen romanlarından. Neden böyle olduğunu kitabı okuyunca daha iyi anlıyorsunuz.
Yazarın zihninde beliren bir görüntü yol açıyor bu romanın yazılmasına. "18. yüzyıl İngilteresi kırsalında, içlerinde bir kadının da olduğu dört kişilik atlı kafilesi ıssız bir yaylayı geçiyor." Fowles, bu yolculuğun dış hatlarını kabaca çizdikten sonra kitap boyunca devam edecek bir sorgulama sürecine başlıyor. Roman karakterleri bir bir ortaya çıkıp neyi, niçin yaptıklarını anlatıyorlar.
Genç bir 'Beyefendi', 'amcası', uşağı ve bir hizmetçi kızdan oluşan bu kafilenin nereye varacakları belliyse de ne için yolculuk yaptıkları kitabın sonuna kadar okuyucu için bir gizem olarak kalıyor.
Romanlarında, John Fowles'in kurgulama sürecindeki zihnini açıkça göstermesini sevsem de, Yaratık'taki fantezi dünyasının yama yerleri fazla belli oluyordu diye düşünüyorum. Yazarın 'Bağladığım düğümleri en absürt şekilde nasıl çözebilirim?' 'Öyle bir şey yazmalıyım ki okuyucu çok şaşırmalı!' v.b. söylemlerini duyar gibiydim.
İdeolojik incelemeler içeren, kendi çapında bir fantastik kurgu romanı denilebilecek Yaratık, Hristiyanlığın kabul görmeyen, sapkın inanışlarla dolu bir mezhebine bağlanmasıyla ilgimi tamamen yokeden bir kitap oldu. Sadece Fowles külliyatımda eksik parça bırakmamak için okuyup bitirdim diyebilirim.
Olumlu bir yorum olarak nitelenemez ve buna rağmen inanılmaz bir biçimde ilgimi çekti. Sanırım bulduğum yerde okuyacağım.
YanıtlaSilİlginç bir etkisi olmuş yazının o halde. :)
Silİsmi cezbetmişti beni ilk, konu da ilgimi çekti ama gereğinden uzun ve sorgulamalar sıkıcı idi. Farklı nedenlerle de olsa sevmememişiz ikimiz de :)
YanıtlaSilSevgiler Canım
Diğer romanlarındaki tadı bulamamıştım canım aynı histe olmamıza sevindim :)
Silthalassapolis2in yazısını da okudum.Birlikte okumalarınız ne güzel:)
YanıtlaSilOkumalarımız herkese açık, teşekkür ederiz.
Sil