29 Ekim 2014 Çarşamba

MONOGRAM CİNAYETLERİ Sophie Hannah

Yayın Evi: Altın Kitaplar
Basım Yılı: Eylül 2014
Sayfa Sayısı: 398

Yeni bir Hercule Poirot macerası basılacak ve yazarı Agatha Christie olmayacaktı. Agatha Christie Vakfı'nın isteği ve torunu Matthew'in de beğenisiyle yayına hazırlanan kitabın Türkçe basımını beklemeye başlamıştım, iyi ya da kötü olması farketmez, alıp okuyacaktım.*

1920'lerin Londra'sında büyük bir otelde, üç ayrı odada aynı şekilde öldürülmüş, üç kişi bulunur. Kurbanların ağızlarında belli bir monogramı taşıyan birer kol düğmesi vardır. Olayı incelemekle görevlendirilen Scotland Yard dedektifi Edward Catchpool, şans eseri Hercule Poirot ile aynı pansiyonda kalmaktadır. Cinayetlerin işlendiği akşam bir kafede, öldürüleceğinden korktuğunu ama bunun adaleti yerine getireceğini söyleyen, telaşlı bir kadınla karşılaşması Belçikalı'nın olaya ilgisinin uyanmasına neden olur..

Sophie Hannah'ın daha önce herhangi bir kitabını okumadım ve nasıl bir yazar olduğunu bilmiyordum. Zaten kalın kalın, kanlı cinayet kitapları ilgimi cezbetmediği için Christie haricinde polisiye okursam, tercihim yine klasik yazarlardan yana oluyor. Kitaba yazarın kurgusunu ve hikaye etme yeteneğini de merak ederek başladım ve işin içine Poirot yakınlığımı karıştırmadan, sadece Agatha Christie'nin çizdiği karaktere ne kadar benzediğine dikkat ederek okudum kitabı.

Kitapta bahsedilen Poirot (gerçek Poirot'nun birkaç kuşak öteden kuzeni olabilir belki), 
Sürekli İngilizce kelime oyunları yapıyor. (Okuduğum 47 Poirot kitabında, Belçikalı dedektifin dil ile ilgili, bu tür şakalar yaptığını hatırlamıyorum.)
Hareket etmezse küçük gri hücrelerinin körelmesinden korkuyor. (Aksine o sadece oturur ve düşünür, beyninden hiç bir zaman şüphe etmez.)
İnsanları 'enayi' gibi sıfatlarla aşağılıyor. (Poirot insanları aşağılamaz, gerekirse onlara kibar bir şekilde 'hadlerini bildirir'.)
Edward'ın dilinden 'karşısındakinin başarısızlığından şeytanca bir zevk duyduğu' ve 'kibirden patlamak üzere olduğu' söyleniyor. (Bunlar da Sophie Hannah'ın talihsiz tanımlamaları, maalesef. Yazarın bu müstesna karakteri karikatürize etmekten öteye gidememiş olduğunu düşünüyorum.)
Agatha Christie, Sophie Hannah'ın  kendi kurgu karakteri üzerinden yazdığı bu kitabı okusaydı, onun zeki ama incelikten yoksun bir kadın ve yazar olduğunu düşünürdü gibime geliyor. 'İşte, her zaman görülen o gençlerden biri daha. Herşeyi bildiklerini sanıyorlar, hiç düşünmeden işlere girişiyorlar. Sonucu hep hüsran oluyor.'

Kitabı yüksek bir beklentiyle okumadım. Agatha Christie'nin yazdığı bir Hercule Poirot romanı güzelliğinde olamayacağı kesindi ama o havayı biraz anımsatması yeterli olacaktı. Christie romanlarının vahşet ve tiksindirici herhangi bir şey içermeyen, aile-ev sıcaklığını hissettiren, kendine has ruhunu pek severim. Monogram Cinayetleri'nin Christie kitapları gibi bir sıcaklığı yansıttığını söylemek mümkün değil, bu da belki zamanın genel ruhuyla alakalıdır, bilemiyorum. Mesela üç kurbanın çay içtikleri sahne ile ilgili kitabın sonunda açıklanan bir detay, cidden midemi bulandırdı. 

Bu, bir Sophie Hannah kitabı, onun tarzında bir polisiye, kabul ediyorum ama işin içine sevgili Poirot'yu karıştırmakta ne vardı? (Sorunun cevabını hepimiz çok iyi biliyoruz, ne yazık ki. Polisiye romanlar kraliçesinin gerçekten büyük, şanını hakeden bir mirası var.) 

Son olarak şunu söyleyebilirim ki; Monogram Cinayetleri, içinden Poirot karakterini çıkardığımızda fena bir roman değil. Hatta Christie'nin Poirot'suna aşina olmayanlar için de yine keyifli bir roman olarak düşünülebilir. Sophie Hannah, her ne kadar beyninin 'gri hücreleri'ni ifşa etmek adına, olayı haddinden fazla dallandırıp budaklandırsa ve o kadar karıştırdıktan sonra işin içinden çıkmakta zorlanmış olsa da, merak uyandırıcı bir hikaye ve nisbeten tatmin edici bir son yazmış. 
 
*Önsipariş tarihini beklerken, Altın Kitaplar'dan bir mesaj aldım. Ardından telefonda görüştüğümüzde Sophie Hannah'ın yazdığı bu yeni Poirot kitabını hediye olarak göndermek istediklerini söylediler ve birkaç gün içinde kitap elimdeydi. Eylül ayında, doğumgünümden çok kısa süre önce gelen bu kitap benim için hoş bir sürpriz oldu. İnce düşünceleri için tekrar teşekkür ediyorum.

8 yorum :

  1. Merhaba,

    Öncelikle bu kitapla ilgili yazınızı bir süredir bekliyordum.Çünkü Agatha Christie kitapları konusundaki yorumlarınızı ve değerlendirmelerinizi beğenerek okuyorum.Bu konudaki görüşlerinizi de merak ediyordum açıkçası.
    Poirot'yu çok özlemiş ve onunla yeni bir maceraya atılmaktan mutluluk duyan birisi olarak bende bu kitabı çıkar çıkmaz alanlar arasındayım.Fakat itiraf etmek gerekirse beklediğim tadı pek alamadım.Siz takdire şayan bir şekilde diğer Agatha romanlarından bağımsız tutarak fazla bir beklenti içine girmeden okuduğunuzu yazmışsınız ama maalesef ben bunu pek beceremedim ve dolayısıyla beklediğim tadı alamadım :) Kitabı yoğun ders ve iş tempom nedeniyle henüz bitiremedim ama gerçekten tanıdığımızın çok dışında bir Poirot ile karşı karşıya olduğumuzu söylemeliyim.Sizin de ifade ettiğiniz gibi kitaptaki bu adam gerçek Poirot'nun bir kaç kuşak öteden kuzeni olabilir ancak.

    Vahşet ve tiksindirici romanlardan bende hiç hoşlanmam ve biraz öyle bir hava sezsem de inşallah öyle bir sahne yoktur.Şayet böyle bir şey varsa Agatha Christie'nin ve Poirot'nun adının kullanılmasına hiç gerek yoktu.Fakat yinede eski bir dostla yeniden buluşmuşcasına memnun oldum.Umarım kitabı bitirdiğimde de böyle olur :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel yazmışsınız, teşekkür ederim. Maalesef okuyucunun Hercule Poirot'ya olan zaafından faydalanmak istemişler, bu açıdan başarılı da oldu ama keşke Sophie Hannah, bizim kadar olsun onu tanımış olsaydı. Sanki biri ona biraz Poirot'dan bahsetmiş ve o da birkaç bariz özelliği kapıp üzerine bastırarak yazmış gibi.

      Sil
  2. Başka bloglarda da kitapla ilgili benzer yorumlar okumuştum Bibliocum, bence bu kadar meşhur bir karakterini alıp da onunla bağdaşmayan bir yere koymak Christie'ye yapılmamalıydı:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Eren'cim, bu kitap konusunda Hercule Poirot'yu tanıyanlar genellikle aynı fikirde. Kitabı okumaya başlarken önyargılı olmamaya karar verdim, öyle okuduğum için hatta çok fazla sinir olmadım, yer yer beğendim genel olarak ama gerçek ortada, kim yazmış olursa olsun bu bir Poirot hikayesi değil.

      Sil
  3. Böyle bir kitabın varlığından haberdar olunca hemen aklıma siz geldiniz. Ve Thalassapolis geldi tabii ki. Okuyacağınızı tahmin ediyordum ve merakla bekliyordum. Ben herhalde elimi atmam bir Christie tutkunu olmadığımdan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Poirot ismini ve düşüncesini kaldırıp, yerine başka bir isim ve karakter koyduğunuzda, kitap okunabilir bir roman haline geliyor. Tabii bir sürü şahane yazar varken, Sophie Hannah'ı niye okuyalım, o ayrı mesele.

      Sil
  4. Kitabı yeni bitirdiğim için bazı yorumlarda bulunmak istedim.
    Öncelikle, gerçekten ilginç ve güzel bir kitap olmuş ama sonlara doğru kafamın iyice karıştığını itiraf etmeliyim. Ziraa bir kaç bölüm geri gidip tekrar okumayı düşünüyorum.Her ne kadar kitaptaki Poirot bizim tanıdığımız kişiden biraz uzak olsa da sonlara doğru zekasıyla bizim Poirot'ya daha yakındı.Bu arada Poirot'nun sürekli İngilizce kelime oyunu yaptığını yazmıştınız.Kitapta bol bol araya serpiştirilmiş Fransızca kelimeler ve söz öbekleri var ama o her zaman cümle içinde Fransızca kelimeler kullanırdı.Kelime oyunu derken tam olarak neyi kast ettiğinizi anlayamadım. Bunun dışında özellikle köyde geçen bölümleri etkileyici buldum.Tekin olmayan bir ingiliz köyünün havasını kayda değer bir şekilde hissedebiliyorsunuz.Sonuç olarak iyi bir roman.Sonbaharın kışa dönüştüğü şu zamanlarda okunabilir, tavsiye ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Bu kitapta her ne kadar abartıldıysa da Poirot, Christie kitaplarında da Fransızca kelimeler kullanan bir karakter. Kastettiğim o değil, İngiliz diline dair yaptığı şakalardı, kitabın başlarında daha yoğundu diye hatırlıyorum. Nihayetinde o bir yabancı ve dile bu şekilde hakim olması hem zor, hem de orijinalinde bulunan bir şey değil.

      Sil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.