5 Şubat 2021 Cuma

RÜZGÂRIN ŞARKISINI DİNLE Haruki Murakami

Yayın Evi: Doğan Kitap
Basım Yılı: 2018
Sayfa Sayısı: 163

Haruki Murakami'nin bir beyzbol maçını izlerken roman yazabileceğine dair ilham gelip, mutfak masasında yazdığını söylediği ilk kitabı; Rüzgârın Şarkısını Dinle, 20'li yaşlarda, üniversite öğrencisi bir gencin hayatından kesitler sunuyor. Yazarın da sonsözde dediği gibi bir romandan çok uzun bir hikayeye benziyor. 

Daha sonra yazdığı romanlarda bu ilk gözağrısına bariz veya ufak tefek göndermeleri var Murakami'nin. Yaban Koyununun İzinde'deki Fare karakteriyle ilk defa burada karşılaşıyoruz, Haşlanmış Harikalar Diyârı ve Dünyanın Sonu'ndaki bir bozuk para mevzusuyla ve -henüz okumadığım- Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları'nda bir kesik parmakla göz kırptığı söyleniyor. 

Bu roman, Murakami okumaya başlamaya pek uygun bir kitap değil, hatta okunmasa bir kayıp olmaz ama yazarın iyi romanlarını bitirip, tarzına alışıp benimsedikten sonra külliyatta eksik kalmaması adına bakılabilir diye düşünüyorum. 

'Kusursuz metin diye bir şey yoktur. Tıpkı kusursuz umutsuzluk diye bir şeyin olmadığı gibi.' [ sf 1]

Benim için yazmak son derece ızdırap verici bir eylemdir. Bir ay zaman harcayıp tek satır bile yazamadım olur; bazen de üç gün üç gece boyunca hiç durmadan yazıp, sonra yazdıklarımı okuduğumda tamamen çuvalladığımı fark ederim.

Tüm bunlara rağmen, yazmak eğlenceli bir uğraştır. Çünkü yaşamanın zorlukları ile karşılaştırıldığında, yazmaya anlam yüklemek çok daha kolaydır. [sf 12]

Farkında olmak için uğraştığımız şeyler ile gerçekten farkında olduğumuz şeyler arasında derin bir uçurum vardır. Kullandığımız cetvel ne kadar uzun olursa olsun, bu derinliği ölçmek mümkün değildir. Benim buraya yazabildiklerim, bir listeden fazlası değil. Bu liste bir roman olmadığı gibi ne edebiyattır ne de sanat. Sayfasının ortasına tek bir çizgi çizdiğim bir defterdir bu. Yine de bundan küçük bir ders çıkarılabilir belki de. [sf 13]

Hayat boştur. Ancak, kurtuluş da vardır. Demek istediğim, en başta, her şey bu kadar boş değildi. Aslında bizzat biz çalışıp çabalayarak, var gücümüzle uğraşarak anlamin içini boşaltıp onu bomboş hale getirdik. Ne kadar çok çalıştığımızı, onun içini ne denli boşalttığımızı burada uzun uzun yazmayacağım. Çok zahmetli olur. Mutlaka öğrenmek isteyenler varsa, Romain Rolland'ın Jean-Christophe'unu okusun. Hepsi orada yazıyor. [sf 119]

Yaz kokusunu uzun zamandır ilk kez almıştım. Denizin kokusu, uzaktaki trenin düdüğün, birinin tenine dokunma hissi, şampuanının limonlu kokusu, akşamüzeri esintisi, umudun titrek ışığı ve yaz rüyası…

Ancak hiçbir şey eskisi gibi değildi; sürekli sağa sola kayıp görüntüyü bozan şeffaf kopya kağıdıyla çoğaltılmış gibiydi her şey ve öncekinden geri dönülmeyecek biçimde farklıydı. [sf 133]

Biri bana, Mutlu musun? diye sorsa, Sanırım öyle, demek dışında cevabım yok. Hayaller de sonunda böyle şeylere dönüşmez mi zaten? [sf 145]

Karmaşık, bilgece bir şeyler yazmaya çalışmayı bırak, dedim kendi kendime. “Roman“ ve “edebiyat” hakkındaki tüm yerleşik düşüncelerini unutup duygu ve düşüncelerini sana geldiği haliyle kaydet, özgürce, canın nasıl istiyorsa öyle. [sf 158]

İlk uzun romanımı yazmaya başladım., Yaban koyununun izinde. Bu romanın yazarı kariyerimin gerçek başlangıcı olduğunu düşünüyorum. Ne var ki, bu iki kısa çalışmam (Rüzgârın Şarkısını Dinle ve Pinball) başardıklarım arasında önemli bir yer tuttu. Benim için kesinlikle yerleri doldurulmaz, sanki çok eski arkadaşlarım gibidirler. Tekrar bir araya gelmemiz pek mümkün görünmese de, onların arkadaşlıklarını hiçbir zaman unutamam. O zamanlardaki yaşamımın çok önemli, değerli birer parçası gibi. Yüreğimi ısıtmış ve yürümek istediğim yolda beni cesaretlendirmişlerdir. [sf 162]


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.