9 Ocak 2011 Pazar

BAŞKA DİLDE AŞK [2009]





Sahip olduğu şiirselliği bir hiç uğruna yok eden filmdir kendileri. Hikayesi, oyuncuları, mekanları, havası herşeyi yerli yerinde ve hoş ilerlerken sosyal mesaj verme kaygısına düşmeseydi zihnimde çok daha güzel yer edecekti sanıyorum. Maalesef eylem sahneleri inandırıcılıktan da estetikten de uzak çekilmiş.

"Dinleyip konuşarak yaptığı bir işi var Zeynep'in (Saadet Işıl Aksoy). Onur (Mert Fırat) ise bir kütüphanede sessizlik içinde çalışmakta. Ortak bir arkadaşlarının nişanında tanışır, aşık olurlar. Ve ulaşmak istedikleri mutlulukla birlikte başlar sorunlar.."

Senaryo yazımında da emeği bulunan Mert Fırat hayli doğal bir oyun çıkarırken, Saadet Işıl Aksoy için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil, "ne yapmam gerektiğini bilmiyorum" der gibi boş boş bakıp, sarsakça dolaşıyor filmde çok zaman. 

Yine de Başka Dilde Aşk, bütününden ziyade ayrıntıları ve anları ile etkisi altına alıyor seyircisini. Onur'un evi, duvarda asılı karatahta, Zeynep'in şaşkın-şirin bakışları, travma geçirmiş komşuları, Louis Aragon'un  şiiri ve benzerleriyle..



Elsaya Şiirler / Louis Aragon 


sana büyük bir sır söyleyeceğim zaman sensin 
zaman kadındır gönlü çelinsin ister zaman
hep okşansın diz çökülsün hep 
dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına 
taranmış 
bir upuzun saç gibi zaman 
soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi 
zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken 
sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi 
ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın 
bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi 
bu göz susuzluğundan sen yürürken odada 
bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini 
daha beter seni kaçak 
seni yabancı bilmekten 
aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan 
tanrım ne ağırdır sözcükler asıl demek istediğim bu 
hazzın ötesinde taşındı sevgim hiçbir zararın erişemeyeceği yerde bugün 
sen ki benim saat-şakağımda vurursun 
boğulurum soluk alıp vermesen 
tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın 
sana büyük bir sır söyleyeceğim her söz 
dudağımda bir dilenen zavallı 
acınacak birşey ellerin için kararan birşey bakışının altında 
işte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim 
boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakca kalp kristali 
kaba konuşmamdan gücenme benim bu konuşma 
ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar 
sana büyük bir sır söyleyeceğim bilmem ben 
sana benzeyen zamandan söz açmayı 
bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm 
tıpkı uzun bir süre garda 
el sallayanlar gibi gittikten sonra trenler 
bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının 
sana büyük bir sır söyleyeceğim korkuyorum senden 
korkuyorum yanın sıra gidenden pencerelere doğru akşam üzeri 
el kol oynatışından söylenmeyen sözlerden 
korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden 
sana büyük bir sır söyleyeceğim kapat kapıları 
ölmek daha kolaydır sevmekten 
bundandır işte benim yaşamaya katlanmam 
sevgilim.


Louis ARAGON




6 yorum :

  1. Filmi bu Cuma 2.kez izledim.
    Film muğlak gelmişti bana ama 2.izleyişimde daha olgunlaştı sanki.Aragon, şiir, korkuyorum senden, bunlar çok güzeldi ama...

    sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Şimdi yazıya baktım da sanki filmi sevmemişim gibi olmuş biraz. Halbuki özellikle gri-mavi renkleri ve aşk hikayesini sevmiştim. Yine de bir defa daha izlemem sanıyorum. :)

    Yorum için çok teşekkürler. Bu filmi kimse izlememiş mi diyecektim nerdeyse ;)

    YanıtlaSil
  3. selam..bu film benim çok hoşuma gitmişti...bu arada kitap sinema her şey va burada ben de edebiyatçıyım, bloğumda her şeye yer veriyorum ben e beklerim bloğuma paylaşımlarda bulunmak adına=)

    YanıtlaSil
  4. Yorumunuz için teşekkür ederim,hoşgeldiniz. Edebiyat denilince akan sular durur bende. Bu sebeple ziyaretinize gelmekten memnuniyet duyarım. görüşmek üzere. :)

    YanıtlaSil
  5. ne filmdi değil mi?
    Her seferinde bunu söylüyorum ama. E öyle yahu =)

    YanıtlaSil
  6. Güzel filmdi tüm yoldan sapmalarına rağmen.

    YanıtlaSil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.