Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
Basım Yılı: Ocak 2008
Sayfa Sayısı: 220
Sabahattin Ali bazı hikayelerini ve şiirlerini beğendiğim, ismini de sıklıkla duyduğum, Türk Edebiyatı'nın klasik kalemlerinden. Bilhassa "Kürk Mantolu Madonna"sının methini öyle çok gördüm ki, Kuyucaklı Yusuf'tan sonra okumak niyetindeydim fakat..
Bu kitap, bir dönem Türk klasiklerini peşpeşe okurken gelip içime çöreklenen sıkıntının geri gelmesine sebep oldu. Yaban, Bir Kadın Düşmanı, Bir Ölünün Defteri v.b. kitaplarda da benzeri bir usanç hasıl olmuştu. O histen dolayı yazarın Türkçe'yi kullanışındaki ustalığı da göremez oluyorum bir süre sonra.
Bu sebepsiz bir sıkılma hali değil elbette. Fazlasıyla uzamış tasvirler, yerine oturmayan diyaloglar, şaşkın roman karakterleri, daima bir ahlaksızlığa meyilli kadınlar, sanki defalarca yazılmış bir kitabı az değişiklikle yeniden önüme sunmuşlar gibi hissediyorum böyle kitapları okurken.
Muhakkak ki bazı yazarları kurgudaki ustalığı, bazısını anlattığı hikaye, kimisini kıvrak dili, bazılarını da size verdiği duygu veya düşünceler dolayısıyla seversiniz. Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf'una gelince onun hikayesi kısaca;
"Annesi ve babası bir cinayete kurban giden Yusuf, ona acıyarak evine alan kaymakam Salahattin Bey'in yanında büyür. Bu esnada Salahattin Bey'in kızı Muazzez'le aralarında kuvvetli bir bağ oluşur. Kasabanın eşrafından Muazzez'i isteyenler çıktığında, Yusuf genç kızı kaçırır ve evlenirler. Onları yeniden babaevine çağıran ve affeden Salahattin Bey öldüğünde maddi durumları sarsılmaya başlar. Yeni gelen kaymakam Yusuf'a civar köyleri dolaşarak yapılan bir tahsildarlık işi verir. Muazzez'in annesi, ezelinden beri tamahkar bir kadın olan Şahende, damadının evden uzaklaşmasını fırsat bilerek kızıyla birlikte işret alemlerine gitmeye, kasabanın ileri gelen adamlarını evinde ağırlamaya başlar. Yusuf onbeş günde bir uğradığı evinde olup bitenin uzun zaman farkına varmaz. Karısının halinden şüphelenmeye başlamasının ardından, eve döndüğünde yapılan alemin tam ortasına düşer ve silahına davranır.."
Gayet kolayca kurulabilecek, sık görülen bir roman akışı ve Sabahattin Ali, fikrini "Sanat, insana insanı ve hayatı ve bunların mânâsını öğretmekle muvazzaftır." diye ifade eden bir yazar olarak, yazınının içerdiği toplumsal öğreti kaygılarıyla maalesef boğuyor okuyucusunu. Kuyucaklı Yusuf üzerinden konuşursak durum bu. Zamanları aşıp ölümsüzleşebilmesi için gerekenin çok azına sahip. 100 Temel Eser içerisinde bulunması, gerçeği değiştirmiyor bana göre.
Şükürler olsun yalnız değilmişim. Kürk Mantolu Madonna'yı okuyan "Hayatım değişti,dünyaya bakışım değişti, öldüm bittim" diyor diye, ben de öğreneyim hayatın sırrını, eksik kalmayayım dedim, aldım okudum. Okudum ama; son sayfaya kadar "Kesin bende sorun var" diye diye... Öyle ya, onca insan okumuş, derinden sarsılmış. Ben "Bitse de gitsek" modundayım :)
YanıtlaSilSabahattin Ali'nin herhangi bir kitabını beğenmeyen birini görmek mutlu etti beni açıkçası. :)
İnsan bir rahatlıyor di mi? Yorumunu okuyunca ben de öyle oldum :))
YanıtlaSilBen garipsemiştim mesela.. Yusuf'un öyle anlık halleri, bir anda sevip bir anda nefret etmesi vs. Bir dönem kitabı olarak başarılıydı yine de:)
YanıtlaSilBen sadece Kürk Mantolu Madonna'sını okudum S:Ali'nin. "Her şeyi yerli yerinde bir roman. Ama ahım şahım bir kitap değil bana göre. " diyerek bitirmişim blogda kitabı anlattığımda :)...
YanıtlaSilRahatlıyor gerçekten :))
YanıtlaSilYusuf'un dengesizliği ve ne yapacağını bilmemesi konusuna katılıyorum. İlişkileri bir garipti, o yüzden "şaşkın roman karakterleri" içine giriyor o da.
YanıtlaSilKürk Mantolu Madonna'dan umudumu kesmiş durumdayayım. Yine de karşıma çıkarsa bir bakacağım tabii. Olumsuz yorumları duymak memnun etti beni.
Teşekkür ediyorum.
Kürk Mantolu Madonna'yı okuyup beğenenlerdenim. Naif bir öykü anlatılıyor, sanırım dili beni çok etkiledi.O eski kelimelerin sıralanması beni kendine çekti. İlk kitabı bitirdiğim de çok etkilenmiş ve Raif Efendi'ye çok üzülmüştüm. Ancak zamanla o etki biraz geçti. Fakat yine de okunması gerektiğini düşünüyorum.
YanıtlaSilAçıkcası ben pek klasik Türk romanı okumayı tercih etmiyordum hep elim yabancılara gidiyordu nedense. Bu durumu Kürk Mantolu Madonna biraz dağıttı şimdi Türk Klasiklerini de okumayı çok istiyorum. Okuma planlarımın arasına aldım. Sevgiler canım Biblio :)
Deniz'cim bu kitabın ardından şimdi Haldun Taner'in öykülerini okuyorum, Sabahattin Ali'nin arkasından, bu kitabın modern kurguları ve akıcı dili çok iyi geldi açıkçası. Türk klasikleri içinde sağlam kitaplar elbette var ama bazı yazarlar bakış açılarını sınırlı tutmayı tercih edince boğabiliyor insanı sanırım.
YanıtlaSilKürk Mantolu Madonna konusunda, Kuyucaklı yusuf beni sıktığı ve iyi-kötü yorumlar dengede olduğu için kararsızım ama artık almayacağım bir kitap olduğunu biliyorum en azından. Kütüphaneden filan edinirsem okurum diye düşünüyorum :)
Yorumun için çok teşekkürler canım.
Kürk Mantolu Madonna ne kitapmışsın yahu? Onca yıllık okurum,şunca yıllık edebiyat öğrencisiyim ama ben o kitaptan hiçbir şey anlamadım :D
YanıtlaSilAma Kuyucaklı öyle değil. Başka bu kitap. Sıkıcı değil en azından. Bence.
Yazıda da ifade ettiğim gibi biraz boğdu beni Kuyucaklı Yusuf. Diğeri için de hevesim kalmadı açıkçası.
YanıtlaSil