7 Ocak 2011 Cuma

BÜTÜN HİKAYELERİ-3_Haldun Taner

Yayın Evi: Bilgi Yayınevi
Basım Yılı: Eylül 2006
Sayfa Sayısı: 184

Kütüphanede Haldun Taner'in kitaplarını ne zaman karıştırsam hemen okuma isteği uyanır içimde, Türkçesinin güzelliği beni alıp götürürdü. Fakat düzen tutkunu olduğum bir döneme rastgelmiş olduğundan, onbeş-yirmi kitap sonrasına kadar ödünç alıp okuyacaklarımın listesi varken elimde, Haldun Taner'e ulaşamaz, kitaplarına bakar bakar geri bırakırdım.

Geçenlerde Sabahattin Ali'yi okuduktan sonra yazarın, yeğenimden ganimet hikaye kitabına şöyle bir bakayım dedim. Ne olduğunu anlamadan birkaç hikaye birden okumuşum.

Haldun Taner'in dili öyle saf ve akıcı ki, hikayelerinin kolaylıkla yazıldığı yanılgısına kapılıyorsunuz anlatısında gezinirken. Halbuki  cümlelerinde öyle bir yalınlığa ulaşabilmek her yazarın harcı değil.

Genellikle eşyayla özdeşleşen insan üzerine hikayelerdi bu kitapta toplananlar. Hemen hemen her birinde bir cismani temel motif vardı. Hikaye anlattığını hissettiren kurguları da ilginç geldi bana. Meselâ İznikli Leylek hikayesinin son cümlelerine bakalım;
"Halbuki ben, şu hulyalı İznik sabahı, yere sırtüstü yatıp masmavi gökyüzüne bakarak kafama üşüşen hayallere geçit resmi yaptırmak, sonra da hasırın üzerine bağdaş kurup yaralı leyleğin hikayesini yazmak istiyordum."
Bu cümleleri söyleyen yazarın, onu çoktan yazmış oluşundaki ironiyi seviyorum.

Kişisel ilgilerimin dışında kaldığı için diğerleri gibi merak duymadığım; futbol hikayesi Ases ve bir köpeğin dolaşırken gördüklerini anlatan Sancho'nun Sabah Yürüyüşü hariç hikayelerin tamamını zevkle okudum.    Onikiye Bir Var ve Ayak isimli hikayeler konularının ilginçliğiyle, Bayanlar 00 ile 45 Marka Seksapil ise konudan ziyade sunuluş şekilleriyle sınıfı geçti ama..

Biraz uzun sayılabilecek bir son hikaye mevcut kitapta, Gülerek Ölmek. Hikayenin, baş karakterinin Agatha Christie üzerine yaptığı yorum ve Hercule Poirot alıntısı gözönüne alındığında kitapta açıkara favorim olduğunu söylememe gerek yok sanırım. :)

Bütün Hikayeleri-3 kitabının arka kapak yazısını hikayeleri okuyup bitirdikten sonra gördüm. Kendi adıma, yazarın bu kitabı üzerinden hareketle, kurdukları her cümleye aynen katılıyorum;

"Haldun Taner, gerek oyunları, gerek hikayeleriyle edebiyatımızda önemli dönemeçlerin yapıtaşı olmuş bir usta. Türk ve Batı kültürünü çok iyi inceleyerek bir senteze varması, sanatının özünü oluşturan dil egemenliği, alışılmamış ve ender konular üzerine yoğunlaşması, eserlerindeki sağlam yapı ile kurgu düzeni ve derin kültür hazinesi, onu türk edebiyatının en önemli yazarlarından biri yapmıştır."

Bilhassa kültürel sentezlerle bakış açısını genişletmesi, farklı-modern edebiyatlardan beslenmesi yazarın dilinde çok güzel hayat buluyor. Gereğinden fazla karamsar, umutsuz davranıp okuyucusunu üzmemesi ayrıca takdir edilesi.

Bütün bu güzel hasletleri hasebiyle, Haldun Taner'in diğer hikayelerini ve tiyatro oyunlarını da okumak niyetindeyim. Benim gibi anadilinin edebi lezzetlerini sevenlere edebiyatımızın bu müstesna kalemini muhakkak tatmalarını tavsiye ediyorum.






 

10 yorum :

  1. çok severim Haldun Taner'i, o tatlı tatlı anlattığı hikayelerini ve tabii Keşanlı Ali Destanı'nı. Moda'ya hemen her gidişimde de heykeliyle fotoğraf çektiririm. Ne bileyim çok seviyorum işte:)

    YanıtlaSil
  2. Hakikaten insanı yormayıp mutlu eden bir yazar :) Sevdiğin kadar var yani.

    YanıtlaSil
  3. hımm..Keşanlı Ali'yi defalarca izlemişimdir TV'de. Sancho'nun Sabah Yürüyüşü'nü de radyoda dinlemiştim senelerce evvel...Keşanlı Ali Destanı müthişti ama.
    Dİğer öykülerine bakmalı bir. Bakalım Türkçe ne olmuş yazarın ellerinde...:)

    YanıtlaSil
  4. Televizyonda edebiyat uyarlamaları beni daima çok heyecanlandırır, çok severim izlemeyi. Keşanlı Ali'yi nasılsa atlamışım ama Sait Faik hikayelerinden bir kısmını izlemiştim, Havada Bulut adıyla TRT 2 de yayınlanırken, çok hoşlardı.

    YanıtlaSil
  5. Evet, Sait Faik denince kaçırmamıştım ben de :)

    YanıtlaSil
  6. "Kalemi tuttum öptüm. Yazmasaydım çıldıracaktım."

    Ne güzel söylemiş. Dizide de geçiyordu bu cümle.

    YanıtlaSil
  7. Bir denememde de geçiyor bu sözü, ilginç, bir yazarın içine bakış gibi; yazmasaydım çıldıracaktım...Ah Sait Faik Bey...:)

    YanıtlaSil
  8. Nasıl bir tutku olduğuna hayran kalıyor insan. Yani yalnızlığının dostu olan o kalem.. Denemenizi okumak isterim, yayınlandıysa blogunuzda, belki de halihazırda okudum, içinde bu cümle geçen bir yazı hatırlıyorum çünkü.

    YanıtlaSil
  9. yakın zamanda bir kaç kez yazı okudum haldun taner il ilgili, tiyatro-oyun okumaktan hiç hoşlamasam da bu çağrıya kulak vereceğim galiba

    YanıtlaSil
  10. tiyatro-oyun okumak istemiyorsanız, hikayelerini tavsiye ediyorum, böyle iyi bir yazarı her halukarda atlamamak lazım. :)

    YanıtlaSil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.