Esrarengiz Arlöken
(Yayınevi: Akba, Basım Yılı:1963, Sayfa Sayısı: 235)
Ölümün Tam Zamanı
(Yayınevi: Altın Kitaplar, Basım Yılı:1994, Sayfa Sayısı: 174)
Agatha Christie'nin çeşitli kitaplarında favorim olan bazı hikayeler var ama Harley Quin hikayelerinin hepsini, bir seri halinde beğeniyorum, hatta bayılıyorum.
Karlı soğuk bir kış gecesi, konuklar şöminenin etrafına toplanmış yeni yılı beklerken, kapı çalınır ve Mr. Quin içeri girer. Gizemli bir hikaye anlatır ve geldiği gibi aniden gözden kaybolur.

Mr. Quin için Agatha Christie'nin ilham kaynağı 16. yüzyıl İtalyan komedisinde Arlöken olarak da bahsedilen Harlequin, yüzünde korkutucu denilebilecek büyük bir gülümsemeyle, çapraz büyük renkli baklava desenli bir kostüm giyen, zekasıyla insanları etkileyen bir pandomim karakteridir.
Harlequin teması, bu kitaptaki hikayelerde sık sık tekrarlanıyor. Mr. Quin için bir alt karakter olan yaşlı züppe Mr. Satterthwaite, hayatın kendisini yaşamak yerine dışarıdan izlemeyi yeğleyen ve dramatik durumlardan zevk alan bir adamdır. Mr. Quin ona şöyle der;
'Pandomimle ilgilenmenizi önereceğim. Arlöken oyunuyla. Artık bu sanat ölüyor. Ama onunla ilgilenmeye değer. Tabii oyunun sembolizmini kavramak biraz zor. Ama bildiğiniz gibi, ölümsüzler her zaman ölümsüzdür.'
Aynı hikayenin, yani Mr. Quin'in Gelişi'nin başında da şöyle bir sahne vardır:
Rüzgar iniltiyi andıran sesler çıkararak şiddetlenirken çivili büyük kapıya üç kere vuruldu.
Hepsi de irkildiler. Evesham bağırdı. 'Gecenin bu saatinde kim gelmiş olabilir?'
Herkes birbirine baktı. Evesham, 'Kapıyı ben açacağım.' dedi. 'Uşaklar çoktan yattı.'
Kapıya doğru hızla gitti. Ağır demir kolları biraz zorlukla kaldırarak kapıyı açtı. İçeriye buz gibi rüzgar doldu.
Kapıda uzun boylu , ince bir adam duruyordu. Bay Satterthwaite bakarken adam ona kapının üzerindeki vitray yüzünden gökkuşağının bütün renklerine bürünmüş gibi geldi. Zayıf, esmer yabancı içeriye doğru bir adım attı. (...)
Bay Quin uygun sözleri mırıldandıktan sonra Evesham'ın çektiği koltuğa oturdu. O sırada şöminedeki alevlerin oyunu yüzünden suratında sanki bir maske varmışcasına gölgeden oluşan bir çizgi belirdi.
[Mr Quin'in Gelişi, sf 11]
Harlequin'e ait renkli kareli giysi ve maske vurgusu diğer hikayelerde de var. Ölümün Tam Zamanı'nda yeriyle yeksan ama Esrarengiz Arlöken'de bulduğum bir paragraf;
Mösyö lö Ken oturdu. Kırmızı abajurlu lambadan süzülen ışık kareli paltosunu kan rengine boyadı. Yüzü ise gölgede kalmıştı. Bu haliyle bakanlarda siyah bir maske takmış gibi bir tesir bırakıyordu. [Camdaki Gölge, sf 29]
Böyle eksik ayrıntılar benim için çok önemli. Agatha Christie binbir ayrıntıyla, incelikle bir karakter oluşturmuşken, çeviride sağının solunun kırpılması, okuyucuya yolunmuş kuş gibi bir metin bırakılması ciddi bir saygısızlık.
Mr. Satterthwaite'ın entellektüel kesimin uğrak yeri Soho'da sık sık gittiği bir yer var; Arlecchino restoranı. Gökteki İşaret ve Helen'in Yüzü hikayelerinde bahsi geçen bu yerin adı da yine İtalyanca Harlequin anlamına geliyor. Arlecchino'ya gittiğinde genellikle Mr. Quin'le karşılaşan yaşlı adam, sevgili dostunu görünce çok seviniyor.
Mr Satterthwaite, yine derin derin düşünerek Arlecchino'ya girdi ve en dipteki bölmeye doğru yürüdü. Daima oradaki masaya otururdu. Lokantanın loş havası dolayısıyla masanın dolu olduğunu ancak bölmeye iyice yaklaştıktan sonra anlayabildi. Mr. Satterthwaite'ın çok sevdiği yerini uzun boylu, esmer bir adam işgal etmişti. Yüzü gölgede kalıyor, renkli camlı pencereden süzülen ışıklar ciddi elbiselerini alacalı bir hale sokuyordu. [Gökteki İşaret, sf 63]
Gökteki İşaret hikayesinde hatırı sayılır bir yer tutan tren dumanının gökte bıraktığı iz, aynı zamanda
Şeytan Dönemeci kitabında da Agatha Christie'nin kullandığı önemli bir motiftir.
'Camlardan vuran renkli ışıkların alacalı boyadığı elbise' ile Harlequin etkisi Krupiye'nin Ruhu hikayesinin sonunda yine yer bulurken, kitaptaki en etkileyici hikaye olan Kırık Kanatlı Kuş'ta Mabelle şöyle diyor;
'Zaten bu garip bir gündü. Bu akşamüzeri güneş batarken ormana dolaşmaya gittim... Orada bir adamla karşılaştım. Garip, acaip bir adamla. Uzun boylu ve esmerdi... Çok ıstırap çekmiş bir insana benziyordu... Batmakta olan güneşin ışıkları üzerine vurmuştu. O haliyle Arlöken'i andırıyordu.' [Kırık Kanatlı Kuş, sf 219]
Helen'in Yüzü hikayesinde Mr. Satterthwaite, Pagliacci (Palyaçolar) operasını izlemeye gider ve bu operanın başkarakterlerinden biri Harlequin karakteridir. Agatha Christie, Pagliacci operasından başka bir kitabında bulunan Kuğunun Şarkısı hikayesinde de bahsetmektedir.
Birebir alakalı değil ama Helen'in Yüzü ifadesi bana Christie'nin en dokunaklı kitaplarından biri olan Uyuyan Ölüm'ü de hatırlatıyor. Gwenda, Malfi Düşesi oyununa gittiğinde, bir sahnede fenalık geçirir. 'Onun yüzünü ört, gözlerimi kamaştırıyor. Genç öldü o.' sözleri, genç kadının gözlerinin önünde geçmişe ait korkunç bir ânın belirmesine sebep olur. Gwenda'nın uzun yıllardır nerede olduğu bilinmeyen, son derece güzel bir üvey annesi vardır; Helen ve bu anı onunla ilgilidir.
Ölümün Tam Zamanı uzun yıllar boyunca defalarca okuduğum Mr. Quin hikayeleriyle doluydu ama birkaç hikayenin eksik olduğunu yakın zamana kadar bilmiyordum. Esrarengiz Arlöken'i garip bir şekilde
kitapyurdunda görüp aldım, ikinci el kitap sattıklarının da farkında değildim o zamana kadar. Kitapta, Ölümün Tam Zamanı'ndan farklı olarak Krupiye'nin Ruhu ve Dünyanın Sonu isimli iki ekstra hikaye var. Ama Türkçe'de çevirisi bulunmayan Denizden Gelen Adam ve Harlequin'in Yolu hikayeleri ile Ölümün Tam Zamanı'nın başında bulunan Mr. Quin'in Gelişi bu eski basımda yok, o hikayeler de olsaymış tam bir Quin külliyatı denebilirdi.
Dünyanın Sonu hikayesini ilk defa okuduğumda, bu tam basımı bulduğuma
son derece mutlu oldum. En iyi Mr. Quin hikayelerinden biri olduğunu
düşünüyorum. Kırık Kanatlı Kuş, Camdaki Gölge ve Ölü Arlöken de yine
beni çok etkileyen hikayeler. ♥
Bu hakikaten acaip bir resimdi. Ortada bir Hint inciri vardı. Meyva güçlükle tanınıyordu. Bu bir girdaba düşmüştü sanki. Fon grimsi yeşildi. Hint inciri ise türlü renklere bürünmüştü, adeta bir mücevher gibi parlıyordu. Kötülük, lanet ve çürümüş, kokuşmuş et bu tabloda dile gelmişti. Mr. Satterthwaite, irkilerek başını çevirdi. [Dünyanın Sonu, sf 112]
'Herşey görünüşte düzgün, parlak ve hoştur... Size hayranım, Düşes. Şahsiyet sahibi bir kadınsınız. Hayatla mertçe mücadele etmiş ve bu kavgadan galip çıkmışsınız. Fakat yerlerde sürünen insanlar, bazı şeylerin üstlerini değil, altlarını görürler... Bu da bir bakıma çok enteresandır.' [Dünyanın Sonu, sf 113]
Mr. Satterthwaite, 'Güzellik,' diye düşündü. 'Böyle bir şey hakikaten var. Şirinlik, cazibe, çekicilik veya uydurduğumuz diğer sıfatlarla da alakası yok bunun. Sadece güzellik. Bir çehrenin biçimi... Kaşların şekli... Çehrenin yaptığı kavis...' Usulca bir mısrayı tekrarladı, 'Binlerce geminin denize indrilmesine sebep olan çehre...' Yaşlı adam ilk defa bu sözlerin ne manaya geldiğini anlıyor, Truvalı Helen'i düşünüyordu. [Helen'in Çehresi, sf 160]
'Uzun tecrübeler neticesinde bir insanın bir başkasını kolay kolay tanıyamıyacağını anladım. Zaten hayatı tatlılaştıran, enteresan bir hale sokan şey de bu.' [Kırık Kanatlı Kuş, sf 215]