14 Temmuz 2016 Perşembe

ARABESK Barbara Nadel

Yayın Evi: Maceraperest Kitap
Basım Yılı: 2003
Sayfa Sayısı: 335

Sevin Okyay'ın polisiye üzerine radyo programlarından birini dinlerken Barbara Nadel'den bahsettiğini duymuş ve Türkiye polisiyeleri kurgulayan yabancı bir kadın yazar fikri ilginç geldiği için kitaplarından birini almıştım.

Doğulu bir türkücünün Beyoğlu'nda herkesten gizlediği bir evde sakladığı bir karısı ve bebeği vardır. Kadın öldürülür ve bebek de kaçırılır. Şüpheler türkücü Erol'un uzatmalı metresi Tansu ve menajeri üzerinde toplanır. Tansu estetiklerle genç görünmeye çalışan yaşlı bir şarkıcıdır. Komiser Süleyman ve ustası Komiser Çetin İkmen, bebeği bulmak ve cinayeti çözmek için çalışmaya başlarlar..

Çok nadir birkaç kitap hariç genellikle hayalkırıklığı olsa da zaman zaman Agatha Christie dışında polisiyeler okumayı deniyorum. Arabesk'in de ilk birkaç sayfasını okuduktan sonra fena halde sıkıldım. Tam olarak nüfuz etmesi mümkün olmayan bir ülkenin insanları üzerine bir hikaye kurgulamaya kalktığı ve bunu ustalıkla yapamadığı için, ister istemez özenti ve uyduruk görünmesini bir tarafa bırakıyorum, genel kurgusunu ve mevzularını da hiç beğenmedim.

Kitabı okumadan önce Barbara Nadel bir nam-ı müstear mı acaba diye düşünmüştüm, mesela Sevin Okyay'a ait olabilirdi. Tam o sıralarda David Suchet'ın Agatha Christie'nin gizemlerinin izini sürdüğü bir belgeselde İstanbul'a gelip bu kadınla görüştüğünü izleyince, varlığı netleşti tabii. Yine aynı belgeseldeydi sanırım, David Suchet, Belçika'ya gidiyor ve Belçikalıların Hercule Poirot'yu nasıl sevip bağırlarına bastıklarını görüyordu.

Agatha Christie ise Belçikalılardan 'biz onu öyle, bunu böyle yapmayız' mealinde mektuplar aldığını, hatta en başta niye Belçikalı bir dedektif seçtiğini de bilemediğini söyler. Onun yaptığı, savaş döneminde evlerinde kalan Belçikalıları iyice gözlemledikten sonra sadece bir kişi, ustaca bir profil çizmek. Bu sebeple kabul görmüş olmalı, birkaç istisnai durum hariç.

Ancak bir süre orada yaşamış olsa da özünde tamamen yabancı olduğu bir coğrafyayı, doğusundan batısına, mezheplerinden sanatçılarına varıncaya kadar oryantalist bir yem olarak kullanmak isteyip roman serisi oluşturmak Barbara Nadel'in altından kalkamayacağı kadar güç olmuş ve çuvallamış görünüyor.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.