1 Kasım 2016 Salı

THEO'YA MEKTUPLAR Vincent Van Gogh

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
Basım Yılı: Mayıs 2012
Sayfa Sayısı: 251

Vincent Van Gogh'un kardeşine yazdığı mektuplardan oluşan bu kitabı almayı düşündüğüm sıralarda İstanbul Modern'de Van Gogh Alive etkinliği vardı. Karanlıkta, ressamın eserleri ve sözlerinin duvarlara, sütunlara yansıtıldığı ilginç atmosferin duygusal etkisiyle kitabı daha bir merak etmiştim.

Van Gogh'un hayatının hastalık ve sefalet içinde geçtiğini biliyor ve bu açıdan kasvetli bir okuma bekliyordum ama yine de mektuplarda bunun dışında bir tatsızlık vardı sanki. Çeviri dilinin zayıflığı ve bazı atlanan yerler olabilir bunun sebebi. Kitap, çok uzun süre elimde süründü, arasıra birkaç mektup okudum, sonunda kendimi zorlayarak bitirdim.

İçtenlikle yaşayabildiğimiz sürece herşeyimiz iyi olacaktır. Başımızdan gerçek acıların geçeceği, büyük düş kırıklıklarına uğrayacağımız, büyük bir olasılıkla birçok kötü suç işleyeceğimiz, yanlış işler yapacağımız her ne kadar kesinse bile… Yine kesin olan bir şey var ki ateşli ve cesur olmak yapabileceğimiz tüm hatalara karşın dar kafalı ve aşırı temkinli olmaktan iyidir.
Birçok şeyi çok sevmek de iyi bir şey çünkü insana güç kazandıran budur. Çok seven kişi çok da çalışır ve çok şey başarabilir, sevgiyle yapılmış bir iş iyi yapılmıştır. Gerçekten anlam taşıyacak az söz söylemek, kuru gürültüden başka bir şey olmayan, kolay söylendiği kadar yararsız olan bir araba laf etmekten daha iyidir.

 (...)

Bunları bir an önce yapmak akıllıca bir şey, çünkü yaşam kısa, zaman çabuk geçiyor. İnsan bir tek konuda tam anlamıyla ustalaşırsa ve o tek konuyu çok iyi anlamışsa, fazladan daha birçok şeyi de derinden kavrayacak, anlayabilecektir. [sf 33] 

Çalışan bir adam için otuz yaş, yaşamında bir istikrar döneminin tam başladığı yaştır, insan kendini genç ve enerji dolu hisseder.
Ama, aynı zamanda, yaşamın bir evresi de sona ermiştir. Bu, bazı şeylerin artık hiçbir zaman geri gelmeyeceğini düşündürdüğünden melankoliye sürüklüyor insanı. Belirli bir pişmanlık duymak da saçma bir duygusallık değil aslında. Evet, birçok şey gerçekten de otuz yaşında başlıyor, o yaşta her şeyin bitmiş olduğu da doğru değil. Ancak, yaşamın veremeyeceğini anladığı birtakım şeyleri beklememeyi öğrenmiş oluyor kişi; üstelik her geçen gün daha iyi kavrıyor ki yaşam yalnızca bir ekme dönemidir, hasat mevsimi yoktur burada. [sf 102]


İyi bir yaz etkisi uyandıracak bir resim olabilir bu. Yazı anlatmak kolay değil bence; genellikle, hiç değilse çoğu kez, yaz etkisine sebep olmak ya olanaksız ya sonuç çirkin oluyor, en azından bana öyle geliyor.
Demek istediğim şu ki, öteki mevsimlerin kendilerine özgü etkileri kadar zengin ama aynı zamanda yalın ve güzel görünüşlü bir yaz güneşi etkisi bulabilmek, resme dökebilmek kolay değil.
İlkbahar, taze, körpe yeşil mısır yaprakları ve pembe elma çiçekleridir. 
Güz, sarı yapraklarla menekşemsi tonların birbirine karşıtlığıdır.
Kış, beyaz kar üzerine çizilmiş, siyah siluetlerdir.
Ama, eğer yaz, mısırların altınsı bronzundaki turuncu öğesinin mavilere karşıtlığı ise, o zaman insan, mevsimlerin kendilerine özgü havasını, tamamlayıcı renklerin her birinin birbirleriyle olan karşıtlığını kullanarak anlatabilir. [sf 133]

Bir akşam, bomboş deniz kıyısı boyunca yürüyüşe çıktım. Neşeli değildi ama kederli de değildi, yalnızca çok güzeldi. Gökyüzünün derin mavisi üstünde benek-benek bulutlar vardı -kimisi, yoğun kobaltın temel mavisinden daha koyu bir mavi, kimisi de, Samanyolu’nun ak mavisini andıran daha açık maviydi. Bu mavi derinlikte yıldızlar ışıl ışıldı; yeşilimsi, sarı, beyaz, pembe, yıldızlar bizim orada olduğundan, hatta Paris’te olduğundan daha parlak, daha bir mücevher gibi yanıp sönüyorlardı: sanki opaller, zümrütler, yakutlar, safirler saçılmıştı gökyüzüne.
Deniz ise çok derin bir lacivertti -kıyı, biraz eflatun, biraz koyu pas ya da kuru yaprak rengi bana sorarsan, kum tepeciklerinin (aşağı yukarı altı metre var bunların yüksekliği) üstünde ise Prusya mavisi birtakım çalılar… Yarım sayfalık desenlerin yanı sıra bir de büyük boy desen çizdim. [sf 183]

6 yorum :

  1. Ressamları konu olan kitapları okumayı seviyorum, bunu da okumak isterdim belki ama dil çok önemli, paylaşımın için teşekkürler Biblio'cum, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  2. Van Gogh Alive'dan çok etkilenmiştim ama Amsterdam Van Gogh müzesini gezdiğimde tabloları ve hayatı birleşti. Hayatını oradan buradan okuduklarımla biraz biliyordum da, işte yaşadıkları o sırada yaptığı tablolar, mektuplar hepsi birleşince aydınlandım resmen :). Kardeşine yazdığı mektuplara da yer vermişlerdi, merak ediyordum aslında ama çevirinin zayıflığını öğrendiğim iyi oldu :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Etkinliğin ardından Hakan Gerçek'in mektup okumalarına gitmiştim, ikisinde de cümleler çok çarpıcı, etkileyiciydi. Bu kitap nasıl böyle olmuş, bilmiyorum ama İngilizce'den çeviri olduğu için de olabilir.

      Sil
  3. Benim de kitaplığımda, aylardır okunmayı bekliyor :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her gün bir mektup okumalı :)) Yoksa bitmez.

      Sil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.