30 Ağustos 2012 Perşembe

FRANKFURT YOLCUSU _ Agatha Christie

Yayın Evi: Altın Kitaplar
Basım Yılı: Eylül 2009
Sayfa Sayısı: 318

Agatha Christie romanlarından sevmediklerime denk geldiğimde de seviniyorum ki enteresandır. Aşırı sevgiden kör olup olmadığımı ölçmüş oluyorum böylece; tabii ki böyle bir durum yok, aynen gerçek hayatta olduğu gibi. :)

Sir Stafford Nye isimli bir İngiliz diplomat, Uzakdoğu'dan ülkesine dönerken Frankfurt havalimanında bir genç kadınla karşılaşır. Ondan üzerinde bulunan pelerini ve pasaportu isteyen kadın, peşinde bulunan kişileri atlatması gerektiğini söyler. Sir Stafford, bu tuhaf istek karşısında şaşırırsa da işin ardında heyecanlı bir macera olabileceğini sezerek bunu kabul eder. Genç kadına olan ilgisi bu kısa karşılaşmayla sınırlı kalmayacaktır.. 

Siyasi ve örgütsel bir karmaşanın, bir ütopyanın kitabı ve casuslarla dolu olan Frankurt Yolcusu, kesinlikle tarzım değil ama Agatha Christie'nin kitap için yazdığı önsözü çok beğendim. Nasıl yazdığını ve öykü fikirlerini nereden aldığını soranlara gayet esprili bir dille vermek istediği yanıtlardan, roman karakterlerinden ve kullandığı mekanlardan, kitaplarının çıkış noktalarından bahsediyor. Benim Adım Ölüm ismiyle elimde bulunan eski basımda bu kısım yoktu, büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum. Kitabın sonuna hayli enteresan 5-6 sayfalık bir kitap listesi eklemeyi tercih etmişler önsöz yerine.

Frankfurt Yolcusu'nun diğer kitaplarından çok farklı bir yapısı olduğunu ve onda yeni bir şey denemek istediğini Christie, kendisi de ifade ediyor. Görkemli bir polisiye kariyerinin ardından son kitaplarından birinde böyle bir şey denemesini heyecan verici bulmakla beraber başarıya ulaştığını söyleyemeyeceğim. Casus hikayelerine çok düşkünseniz yahut Christie kitaplarından eksiğiniz kalmaması için gayret sarfediyorsanız okunabilir.

4 yorum :

  1. Nedense hiç yıldızım barışmıyor yazarlar, ne zaman okusam bosa zaman kaybettiğimi düşünüyorum. Elbette, çok çalışkan - üretici - olması, akılda kalıcı tipler yaratması, kendine özgü olay örgüsü oluşturmuş olması, olay zenginliği takdir edilecek beceriler fakat kayda deger bir hayranlık oluşturmuyor bende. Sizin boy,e bağlı oluşunuz çok guzel fakat. Her iyi okurun bağlı olduğu, külliyatında ne var ne yoksa yuttuğu en az iki yazarı var gözlemlerime göre.
    Selamlar

    YanıtlaSil
  2. Normalde hangi kitaplarını okuduğunuz, o yazara olan bakış açınızı şekillendirmekle beraber, istisnai olarak; çok iyi yazmasına rağmen ısınamadıkları da olabiliyor insanın. Gece Kütüphanesi'nde her iki duruma dair yazılar görmeniz mümkündür.

    Sahiplenme konusu ise çok farklı, bunun manevi boyutta bir iletişim olduğunu düşünüyorum. Çok fazla sayıda yazar için böyle bir şey olası değildir, haklısınız. Herşeyden bir parça bilmektense, birkaç şeyi çok iyi bilmek daha güzel, değil mi?

    Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. Agatha'nın casusluk romanlarını ben de pek sevemiyorum ama yine de okumak bana iyi geliyor. Ne de olsa gerçek hayatta böyle şeylerle karşılaşılmıyor ;) Bağdat'a Geldiler de bu kitap gibiydi bir ara epey sıkıldım ama yine de tatilde özellikle okumak keyifliydi.
    Sevgiler :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bağdat'a Geldiler'i bu kitaptan daha sevmiştim, biraz daha duygusal macera içeriyordu diye hatırlıyorum. Bir de siir dizesi gibi bir şey vardı, çok hoştu.

      Tekrar hoşgeldin Deniz'cim. Ve sonbahar da iyi ki geldi :)

      Sil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.