Sonuyla içimi rahatlatan enteresan kitaplardandır Nil Nehrinde Cinayet. Belki damarlarında Latin kanı dolaştığı için fazlasıyla heyecanlı ve tutkulu, bir o kadar da trajik bir karakter olan Jacqueline yüzünden bu böyle. Genç kız, Agatha Christie'nin kadın karakterleri içinde en yüreklilerinden biridir. Kitap boyunca pek de uygun olmayan davranışlarda bulunsa bile bir anlamda mazurdur, aşıktır çünkü. Ondan kendinde olmasını bekleyemezsiniz..
Daima olduğu gibi çok sevdiği bir kitabın film uyarlamasını izlemeye -ya berbat etmişlerse diye- imtina ediyor insan. Ancak 2004 yapımı Nil'de Ölüm, ufak tefek eksiklerine rağmen izlemekten keyif alınacak bir film niteliğinde. 1989 yılından beri devam eden İngiliz TV filmleri serisi "Agatha Christie's Poirot"nin içinde yer alan yapım hayli başarılı. Kostümleri ,oyuncuları ve mekanlarıyla Christie atmosferini birebir yansıtıyor.
Kitapta (ve dolayısıyla filmde) Jacqueline de Bellefort, annesi yüzünden aile servetini kaybetmiş, yoksul bir hayat süren genç bir kızdır. Nişanlısı Simon da hemen hemen onunla aynı konumdadır. Jacqueline yakın arkadaşı Linnet'den İngiltere'nin kırsal kesimindeki malikanesinin kahyalık görevini Simon'a vermesini rica eder ve onları tanıştırır. Linnet oldukça zengindir, sıkıcı bir hayatı vardır. Jacqueline'nin nişanlısını beğenir ve onu elinden almakta bir an tereddüt etmez, Simon'la evlenir. Yeni evli çift balayı için Karnak isimli gemiyle Nil sularında seyahate çıkarken onları kötü bir sürpriz beklemektedir; gittikleri her yerde onları bir gölge gibi izleyip, sözleri ve davranışlarıyla taciz eden Jacqueline..