21 Temmuz 2015 Salı

HAMUR TATLISI CİNAYETİ Rita Falk

Yayın Evi: Pegasus Yayınları
Basım Yılı: 2014
Sayfa Sayısı: 245

Kafa dağıtmak için okunabilecek, hoş bir kitap Hamur Tatlısı Cinayeti. İçinde 'çoksatar polisiyeler için günümüz gerekleri' kan, şiddet ve sapkınlık dozajı ayarında olduğu için rahatsız etmiyor. 

Polis memuru Franz Eberhofer, aile evinin bahçesindeki ahırı kendi alanı haline getirmiş, babasıyla pek anlaşamasa da babaannesinin yemekleri ve sevgisiyle mutlu, sıradan bir yaşam sürmektedir. Alman taşrasındaki Franz'ın küçük kasabasında, okul müdürü Höpfl'ün cesedinin demiryolunda bulunması ile iş hayatı, kız arkadaşı Susi'nin İtalya'ya gitmesi üzerine özel hayatı karışır ve erkek kardeşinin bebeğine bir süreliğine bakmak zorunda olmalarıyla da sakin ev hayatı altüst olur. Karşılaştığında pek de hoşlanmayacağını düşündüğü bebek, amcasına aşırı ilgi göstererek sorunu kendiliğinden çözümler, ancak Susi ve katili bulmak için oradan oraya koşturduğu cinayet konusunda işler yolunda gidecek midir?

Hamur Tatlısı Cinayeti, ismi ve kapağına bakıldığında okuyucusunu yanıltmayan bir polisiye roman. Rita Falk'ın Türkçe'deki üç taşra polisiyesinden en şirin olanı buydu ama Kış Patatesi Köftesi ve Az Pişmiş Kelle de okunabilir. (Yazarın Franz Everhofer serisine ait, şimdilik yedi kitabı var.)



20 Temmuz 2015 Pazartesi

FURUĞ'UN ÖYKÜSÜ Celâl Hosrovşahi

Yayın Evi: Can Yayınları
Basım Yılı: 1992
Sayfa Sayısı: 88


Hikayeden iki sayfa okudum. İşaret parmağımı kitabın arasına koyarak kapattım. Durdum. Devamını okumama engel olan o tuhaf, ağrımsı heyecanın geçmesini bekledim. Kelimeler mideme saplanmıştı sanki. Furuğ'un Öyküsü son derece güzeldi..

Bu incecik kitaptaki diğer hikayelere hiç değinmeyeceğim, gayet silik bir şekilde hatırımda kalmışlar ama..

Furug'un hikayesinde seyr eden biri edebiyata âşık olur, bu kadar net. Celâl Hosrovşahi'nin dilinden dökülen şiiri okurken, Cafe Nadiri'nin aynalarında sadece anlatılan hikayeyi seyretmiyor olmanın lezzeti ise tarif edilemez sanıyorum.

19 Temmuz 2015 Pazar

HAYAT ÇOK GARİP, VAPURLAR FİLAN... Cenk-Erdem

Yayın Evi: Epsilon Yayınları
Basım Yılı: 2007
Sayfa Sayısı: 219

Adaya götürecek vapurun kalkmasına birkaç saat vardı. Vakit geçirmek için sahil kasabasında dolaşırken, ara sokaklardan birinde rastladığım sahaf dükkanında Müebbet Muhabbet'in ilk kitabını bulmuştum.

Radyo programını okumak değişik bir his olsa da, Cenk ve Erdem'in mizah anlayışına aşinalıkla, cümleleri nasıl bir tonlamayla kurmuş olabileceklerini hayalimde canlandırmak zor değildi. O kitapta tüplü dalış kısmına baya bir güldüğümü hatırlıyorum.

İlkgençlik dönemimde hangi kanalda denk gelirsem izlerdim onları. Acayip şarkılar söyler, çılgın buluşlar yaparlardı. Son derece ciddi bir tavırla kurdukları esprili muhabbetler sürekli kahkahalarla güldüren cinsten değildi ama sohbetlerinin verdiği keyif ve tebessüm uzun süre etkisini yitirmezdi. 

Geçenlerde, 52 saat aralıksız muhabbet ederek kırdıkları dünya rekoru videolarını yine gülümseyerek izliyordum, merak ettiğim bir iki şeyi araştırınca, ikinci kitabı yani Hayat Çok Garip, Vapurlar Filan'ı gördüm. Aldıktan sonra hemen okumak niyetindeydim fakat o esnada Cenk bir kaza geçirdi, iyileşene kadar kitabı okumaya içim elvermedi.

Bu ikinci derlemede, en hoşuma giden kısımlar 'vuahh gaste' ismini verdikleri, bir gazete ekindeki hayat önerileri (!) üzerine yorumları oldu. Baya gülerek okudum. Kapağındaki illustrasyonu da çok sevdiğimi söylemeliyim.

Radyo kayıtlarına aboneyim, zaman zaman dinliyorum ama jest ve mimiklerini görerek esprilerini duymak daha çok tercihim. Edeb sınırlarını aşmayan, kalitesi değişmeyen bu şahane muhabbet umarım daha çok uzun yıllar sürer ve takip etme imkanımız olur.