28 Şubat 2013 Perşembe

DIŞA YOLCULUK _ Virginia Woolf

Yayınevi: İletişim Yayınları
Basım Yılı: 2009
Sayfa Sayısı: 416

Dışa Yolculuk,  Virginia Woolf'un ilk romanı. Bu kitabı yazdıktan kısa bir süre sonra ağır bir ruhi bunalım geçirmesi sebebiyle hastaneye kaldırıldığından, onun hasta olduğu süre zarfında yayınlanmış. O haliyle göz önüne çıkması içine sinmemiş olacak ki, ilk yazımından beş sene sonra yeni baştan yazmış romanı.

Peki bu kadar önemsemeye ve çabaya değmiş mi? Bence, hayır. Kitabı hızlıca okudum ama, durumlar gereksiz yere o kadar dallandırılıp budaklandırılıyor ki yine de sıkıntı duydum diyebilirim.

Rachel Vinrace adında genç bir kızın dayısı ve yengesiyle yaptığı uzun bir gemi yolculuğu ve sonunda vardıkları Güney Amerika, Santa Marina'da tanıştığı Terence'le yaşadığı duygusal ilişki, Dışa Yolculuk'un iskeletini oluşturuyor. 

Rachel'in dış dünyaya doğru, görünür ve görünmez yolculuğunun ilgi çekici bir tarafı yok. Yengesi Helen'in onu sosyeteye takdim etmeye hazırlanır tavırları, Hirst'in Bay Darcy kasıntılığı-kibri, zorlama kır gezintileri v.s.

Woolf, elbette ki okuması kolay bir yazar değil, keyif için okunacak bir yazar hiç değil, onu okumaya başlarken bunu kabul ediyorsunuz ama Jacob'un Odası, Dalgalar veya Deniz Feneri'nde olduğu gibi o derinliğin ve hüznün içinde kaybolmayı da bekliyor insan bir parça da olsa. Dışa Yolculuk, bu açıdan benim için hayalkırıklığıydı.

Hewet'in kulağına gelen kırık dökük cümlelerin sıradışı bir güzelliği ve yalıtılmışlığı vardı; sanki uyuyan insanlar söylüyormuş gibi bir tür gizemleri de. (sf 205)

Herşeyde sıradışı bir yoğunluk olduğunun bilinciydeydi, sanki onların varlığı eşyanın yüzeyimnden bir tabakayı soymuştu; ama selamlaşmalar fazlasıyla sıradandı. (sf 220)

İçgüdüleri onu parlak renkli, duygusuz, elleriyle tutabileceği bir şeye sığınmaya sürüklemişcesine, eve girip nakışıyla geri döndü. (sf 226)

Zor deseni, dikkatle ölçüp biçmeyi gerektiren renkleriyle bir düşünme nesnesi olan nakış, görünüşe bakılırsa, Helen'in konuşurken ipek yumaklarına gömüldüğü ya da başını hafifçe geriye atıp gözlerini kısarak bütünün oluşturacağı etkiyi düşündüğü aksamalara sebep oluyordu. (sf 227)

Kendisinde bulunduğunu hiç tahmin etmediği duyguların, güçlerin ve dünyada bu zamana kadar bilinmeyen bir derinliğin farkına varıyordu. İlişkilerini düşünürken akıl yürütmekten çok, görüyordu. (sf 252)

''Bir şey olmayagörsün - bu evlilik olabilir, doğum, ölüm olabilir - daha çok da ölüm olmasını yeğlerler - herkes seni görmek ister. Seni görmek için ısrar ederler. Söyleyecek hiçbir şeyleri yoktur; seni zerre kadar umursamıyorlardır; ama öğle yemeğine, çaya ya da akşam yemeğine gitmek zorundasındır; gitmezsen lanetlenirsin. Mesele, kan kokusudur." (sf 346)

18 Şubat 2013 Pazartesi

GECE VE GÜNDÜZ _ Virginia Woolf

Yayın Evi: İletişim Yayınları
Basım Yılı: 2009
Sayfa Sayısı:492

Gece ve Gündüz'ü Dışa Yolculuk'un hemen ardından okumuştum. İlk romanı ne denli tatsızsa, bu ikinci romanı aynı ölçüde güzeldi.

Virginia Woolf, Gece ve Gündüz'de de klasik gerçekçi roman tekniğini kullandığı için daha sonra yazdığı, bilinçakışı tekniğine haiz romanlarına kıyasla rahat okunuyor. Elbette ki bir Camus veya Hesse gibi yalın anlatmıyor söylemek istediğini ama aşırı bir muğlaklık da yok.

Romanın baş karakteri Katharine Hilberry, 1. Dünya Savaşı öncesi Londra'sında üst sınıf tabir edilen, edebiyatçı bir aileye mensup genç bir kız. Annesi ile birlikte ünlü bir şair olan dedesinin otobiyografisini hazırlarken, içten içe bu işten nefret etmekte ve matematikten zevk almaktadır ki bu o dönem için kadınlara uygun görülmeyen bir uğraşıdır. Katharine daha rahat hareket edebileceğini düşünerek şiir meraklısı William Rodney ile evlenmeye karar verir. 
Romandaki ikinci kadın karakter, taşradan gelmiş orta sınıf bir ailenin kızı olan Mary Datchet, kadın haklarını savunan bir dernekte çalışmakta ve evinde entellektüel toplantılar düzenlemektedir. Çok yakın olmasalar da Katharine'in arkadaşıdır. Mary'nin aşık olduğu Ralph Denham ise Katharine'i sevmektedir..

Woolf'un bu romanda insani ilişkiler üzerinden toplumsal meselelere değinmesi, kitaptan alınacak edebi zevki eksiltmiyor. Gece ve Gündüz'ün yazarı daha önce hiç okumamış biri için gayet iyi bir başlangıç kitabı olabileceğini düşünüyorum.

------------------------------------------------------------

İşin en kötüsü de onda hiç edebiyat yeteneği olmadığıydı. Cümleleri sevmiyordu. Hatta annesinin varlığının böylesine büyük bölümünü oluşturan bu kendini inceleme sürecine, bu sürekli insanın kendi duygularını anlama, onları güzel, uygun ya da gayretli biçimde dilde tanımlama çabasına karşı doğal bir tiksinti bile duyuyordu. (sf 42)

Sayıların tamlığını, yıldız benzeri kimliksizliğini, en güzel yazının karmaşasına, kışkırtıcılığına, belirsizliğine nasıl da yeğlediğini, hiç aldırmadan açıklayabilirdi. (sf 44)

Hiçbir zaman sesler, alacakaranlığın bedeni neredeyse gizlediği, gündüzün çok seyrek duyulan sırdaşlık tınısıyla, hiçliğin içinden ortaya çıkıyorlarmış gibi geldikleri kış gecelerindeki kadar güzel değildir. (sf 180)

'Sen buradayken herşey başka -ben mutluyum, yalnızca pencereye yürümen yetiyor- yalnızca özgürlükten söz etmen yetiyor. Seni aşağıda ötekilerin arasında gördüğüm zaman-' Kısa kesti.
'Benim nasıl sıradan biri olduğumu düşündün.'
'Öyle düşünmeye çalıştım. Ama senin her zamankinden de olağanüstü olduğunu düşündüm.'
Kızın yüreğinde, büyük bir iç huzuru ve bu huzurun tadını çıkarma isteksizliği, çelişiyordu birbiriyle. (sf 371)

'Bazen düşünüyorum da şiir, yazdıklarımızdan çok hissettiklerimizdir, Mr Denham.' (sf 414)