"Ey güzel kuğu.. Beyaz, bembeyaz kanatlı kuğu.. Sevgili güzel kız.. Her zaman yapayalnız.. Ne yerim var, ne evim.. Ne karada, ne denizde.. Belki de senin kalbinde.."
Gri ve uçuk pembe, bir çimdik nil yeşili rengine takılıp kalınca makyajı, tekniği, anlattığı buharlaşıyor. Ruhunun her parçasını bir başka kadından soran şapşal bir küçük kuğunun hikayesi altı üstü. Değil. Renk işte. Mat, donuk, soğuk renkler.. Büyük harfle söylense de siyah ve beyaz değil önemli olan.
Perdelenen ayakları, tırnaklarıyla kesip çıkardığı kanatları nereye götürüyor Nina'yı? Başını döndüren, aynaları, resimleri dile getiren şey bu kadar mı mühim?
Yarı karanlık görüneni hayâl tamamlayınca can yakıyor, çarpıyor. Hayâl, bizzat kendi hayâli.. Birkaç eğreti çizgiden müteşekkil cismini görünce.. Alenen yüzüne vurmayınca mı birikiyor zehri?
Ah Nina Nina, küçük beyaz kuğu. Birkaç gün etkisinde kaldım, aklımdan çıkartamadım Nina'yı ve hele en sondaki siyah kuğunun selamını... çok çarpıcı bir filmdi.
YanıtlaSilAynen, benim de birkaç gün moralimi yerlerde süründürdü bu film. Ama harikuladeydi.
YanıtlaSilfilmi sivri'ye yazmayı düşünüyor musun biblio?
YanıtlaSilBiraz daha uzatabilseydim ekleyecektim sivriye. Bu haliyle layık göremedim.
YanıtlaSilBen de filmi çok beğendim ama yazamadım bir türlü. Şimdi de yazılsa da yorum yapsam diye bekliyorum :))
YanıtlaSilYazıya istediğin şekli verip yayınlarsan bir yorumun hazır, haberin olsun :))