Yayın Evi: Dergâh Yayınları
Basım Yılı: 2017
Sayfa Sayısı: 104
Methini çok duyduğum, sevenlerinin külliyatını sıra sıra dizdiği Mustafa Kutlu'nun en azından bir kitabını muhakkak okumak istiyordum ama filmi de çekilen Uzun Hikaye çıkıyordu daha çok karşıma. Diğerlerinden hangisini seçeceğimi bilmiyordum ki edebi zevkine güvendiğim bir arkadaşım Yoksulluk İçimizde'yi okuyup tavsiye etti, ben de onu aldım.
Her biri kendi başına da bir hikaye sayılabilecek, esâsen birbirinin devamı olan bölümlerden oluşan bu kısa roman, Süheyla adında bir genç kızın yaşadığı büyük bir hayalkırıklığının ardından maneviyata yönelmesiyle hayatının akışının değişmesini anlatıyor.
Bir kitabını okumak Mustafa Kutlu'nun kalemine aşina olmaya elbette kâfi gelmez ama bana Attila İlhan'ın şiirleri gibi taze ve derin bir Türkçe'ye haiz olduğunu düşündürdü, onu hatırlattı kelime dizişleri ve duygu anlatımları açısından. Hikaye ve anlam olarak benzerlik söz konusu değil tabii.
Yazarın diğer yazdıklarını okudukça, yeni kitaplarını heyecanla bekleyen, o tutkun okuyucularından biri olur muyum bilemiyorum ama en azından birkaç tanesini daha okumak isterim.
Şimdi kızın bu ihaleden ne zaman bahsetmiş olduğunu bir türlü çıkaramayan ve bu yüzden kırışan alnına aldırmayarak; daha doğrusu bu alnı, bu alışveriş laflarına her başladığında, koyulaşıp, durgunlaşan gözleri, bu aşağı doğru çekilen çizgileri ile aniden hüzünleniveren yüzü görmezlikten gelebilir. İşte Süheyla'nın adı gibi bildiği ve bilip bildiğinden korkunç tedirgin olduğu bu görmezlikten gelmedir. Bu ağzı konuştukça köpüklendiren coşku... [sf 38]
Basım Yılı: 2017
Sayfa Sayısı: 104
Methini çok duyduğum, sevenlerinin külliyatını sıra sıra dizdiği Mustafa Kutlu'nun en azından bir kitabını muhakkak okumak istiyordum ama filmi de çekilen Uzun Hikaye çıkıyordu daha çok karşıma. Diğerlerinden hangisini seçeceğimi bilmiyordum ki edebi zevkine güvendiğim bir arkadaşım Yoksulluk İçimizde'yi okuyup tavsiye etti, ben de onu aldım.
Her biri kendi başına da bir hikaye sayılabilecek, esâsen birbirinin devamı olan bölümlerden oluşan bu kısa roman, Süheyla adında bir genç kızın yaşadığı büyük bir hayalkırıklığının ardından maneviyata yönelmesiyle hayatının akışının değişmesini anlatıyor.
Bir kitabını okumak Mustafa Kutlu'nun kalemine aşina olmaya elbette kâfi gelmez ama bana Attila İlhan'ın şiirleri gibi taze ve derin bir Türkçe'ye haiz olduğunu düşündürdü, onu hatırlattı kelime dizişleri ve duygu anlatımları açısından. Hikaye ve anlam olarak benzerlik söz konusu değil tabii.
Yazarın diğer yazdıklarını okudukça, yeni kitaplarını heyecanla bekleyen, o tutkun okuyucularından biri olur muyum bilemiyorum ama en azından birkaç tanesini daha okumak isterim.
Şimdi kızın bu ihaleden ne zaman bahsetmiş olduğunu bir türlü çıkaramayan ve bu yüzden kırışan alnına aldırmayarak; daha doğrusu bu alnı, bu alışveriş laflarına her başladığında, koyulaşıp, durgunlaşan gözleri, bu aşağı doğru çekilen çizgileri ile aniden hüzünleniveren yüzü görmezlikten gelebilir. İşte Süheyla'nın adı gibi bildiği ve bilip bildiğinden korkunç tedirgin olduğu bu görmezlikten gelmedir. Bu ağzı konuştukça köpüklendiren coşku... [sf 38]
Mustafa Kutlu tüm eserlerini okumak istediğim biri...
YanıtlaSilOkuduklarınızdan çok beğendikleriniz varsa, bizimle paylaşırsanız memnun oluruz.
SilMustafa Kutlu'nun kitaplarıyla ilk lisemin kütüphanesinde karşılaştım. Kitap çeşitliliği çok olan bir kütüphane değildi. Genellikle klasikler ve tarih kitapları vardı. O zamanlar bu kitaplar ilaç gibi gelmişti. Uzun oldu okumayalı. Şimdi sizde görünce canım çekti. :)
YanıtlaSilManeviyatı kuvvetli yazarlar okuyucusuna da huzur veriyor. Şanslıymışsınız yine de.
Sil