7 Ağustos 2011 Pazar

İĞNE DELİĞİ_Carter Dickson

Yayın Evi: Akba Yayınları
Basım Yılı: 1964
Sayfa Sayısı: 192

Yazarla tanışma kitapları her zaman risklidir. Carter Dickson'ın  İğne Deliği'ne başlarken, külliyatının Christie'lerim gibi dizi dizi kitaplarıyla kütüphanemde yer alıp almayacağını merak ediyordum. İlk birkaç sayfasındaki çizimler ve yazı karakterleri tanıdık ve hoştu, kitapta yaşayacak karakterlerin tanıtım sayfasının ardından cinayet işlenilen evin krokisiyle başlayarak gözüme girdi İğne Deliği. (Son dört kelime biraz tuhaf oldu ama neyse :)

Klasik kilitli oda polisiyelerinin en meşhurlarından olan kitap, müstakbel kayınpederini öldürmekle suçlanan Jim Answell adında bir genç hakkında kısaca malumat verdikten sonra, ana mekan olan mahkeme salonuna geçiyor. İğne Deliği'nin hemen hemen tamamının sahnelendiği yer olan mahkemede hakim Justice Rankin, juri üyeleri ve savcı Sir Walter Storm'a karşı sanığı savunan Sir Henry Merrivale, yazarın diğer birçok kitabında öne sürdüğü, tuttuğunu koparan bir avukat. Maktul Avory Hume, tüm panjur ve camları kilitli, kapısı kapalı-içeriden sürgülü bir odada göğsüne bir ok saplanmış halde bulunuyor. Odada  ölünün haricinde tek bir kişi var: Jim Answell. Hal böyle olunca genç adamı bu müşkül vaziyetten kurtarmak da H.M.'ye düşüyor.

Bir mahkemede olayların anlatılmasını okumaktansa, bizzat yaşanırken şahit olmayı tercih ederim. Bu açıdan İğne Deliği'nin ilk bölümlerinde sıkılmadım dersem yalan olur. Ayrıca mahkemede izleyici olarak bulunup, olan biteni okuyucuya aktaran Ken ve sevgilisi Evelyn'in de Henry Merrivale'i tanıyan kişiler olmanın dışında kim olduklarına dair hiçbir ipucu yoktu kitapta. Belki Dickson'un diğer kitaplarında daha net bir şekilde tanıtılıyorlardır, bilemiyorum.

Açıkça görülebileceği gibi İğne Deliği'nde önem verilen katilin kim olduğu değil, cinayetin nasıl gerçekleştiği. Bunun üzerine onlarca teknik ayrıntı mevzu bahis oluyor ki, yine bu da sevmediğim bir durum. Sürekli Christie'yle kıyaslama diyorum kendi kendime ama polisiyenin kraliçesi bir roman içinde her türlü öğeyi öyle dozunda ve yerinde kullanıyor ki, onu anmamak mümkün değil. Agatha Christie polisiyelerinde de mahkeme sahneleri, teknik ayrıntılar vardır ama okuyucuyu sıkacak denli uzamadan biter. Katilin kim olduğu da hayli önemlidir birçok kitabında, bilhassa katilin psikolojisi üzerinde durarak çözülür cinayetler.

Okuma zevkim çerçevesinde bütün eksik yönlerine karşın İğne Deliği'nin sonlarına yaklaşırken meraklandığımı söylemeliyim. Çabucak ve düzgün bir şekilde bitti.

Ardından yazarın elimdeki ikinci kitabına başladım: On Çay Fincanı. Kendisiyle serüvene devam edip etmeyeceğimizi de bu kitap belirleyecek ama şimdiden söylemeliyim ki İğne Deliği'nden oldukça farklı bir başlangıcı var.. Devamını okuyup göreceğiz.



4 Ağustos 2011 Perşembe

OZ BÜYÜCÜSÜ_Lyman Frank Baum

Yayın Evi: Can Yayınları
Basım Yılı: Ekim 2009
Sayfa Sayısı: 185

Çiftçi amcası Henry ve karısı Em ile birlikte Kansas'ta küçücük, tek odalı bir kulübede yaşayan Dorothy'nin hayatı şiddetli bir fırtınada evin havaya uçması sonucu tamamen değişir. Köpeği Toto ile birlikte uçan evin içinde uzaklara sürüklenen küçük kızın tek amacı amcası ve yengesinin yanına geri dönebilmektir.  Vardığı yeni kentte tanıştığı mavi renkli Mırmırlar ona ancak Zümrütkent'te yaşayan Oz Büyücüsü'nün yardım edebileceğini söylerler. Dorothy, yemyeşil bir şehir olan Zümrütkent'e giderken, saman dolu gövdesinde akıl bulunmamasından yakınan bir Korkuluk'la, bir kalbi olmasını isteyen Teneke Adam'la ve ormanların kralı olmak için gereken cesareti bir türlü toplayamayan korkak Aslan'la arkadaş olur. Hep birlikte çeşitli maceralardan sonra Oz Büyücüsü'nün sarayına vardıklarında onları kötü bir sürpriz beklemektedir..

Oz Büyücüsü, bir Amerikan masalına yakışır şekilde biraz yavan olsa da ilginç karakterleriyle insanı sıkmayan bir kitap. Fantastik öğeleri zengin fakat bir boyut arzetmiyor maalesef. Alice Harikalar Diyarında'ya benzetilmesi de bu açıdan çok yanlış bana göre. Alice ne denli arkası dolu bir saçmalıklar silsilesiyse, Oz Büyücüsü bir o kadar gelişigüzel ve savruk bir düzen izliyor. Düğüm noktalarının çözümleri fevkalade zayıf. Oz Büyücüsü'nün hokuspokuslarını açıklarken örneğin, öylesine alelacele ve mekanik bir sonuca varıyor ki masalın tüm büyüsü bozuluyor o anda. Anlatım için, bir kadının çocuklarına anlattıktan sonra üzerinde pek fazla durup düzeltmediği  salt hayal gücü kuvvetli bir masal denilebilir.

Bir de Teneke Adam konusunda bir karışıklık mevcut. Önce deniliyor ki, bir usta, adamın kötü bir büyücü tarafından koparılan parçalarını bir araya getirip teneke ile kaplamış. Daha sonra Teneke Adam sürekli içinin bomboş olduğundan bahsediyor. Kalbi olmayan birinin içinin boşluğu bu evet, anlıyoruz ama bedeninin parçaları bir araya getirilmemiş miydi? Bir çocuk hikayesi de olsa bu tür tutarsızlıklar olmaması gerek diye düşünüyorum. Bunu bir çocuk yazmıyor nihayetinde.

Kitabı, devamını merak ederek okudum ama edebi bir haz aldığımı söyleyemeyeceğim. Ne Saint-Exupery'in duygusal derinliği, ne Lewis Carroll'un zekice kurgulanmış esprileri. Ancak bir çocuk masalının sunabileceği o büyülü anlatıma aşina olanlar için Oz Büyücüsü çok sığ kalıyor maalesef.



1 Ağustos 2011 Pazartesi

SAHAF GANİMETLERİ VE BİR ÇAY FİNCANI

Kırık Ayna, Cinayet Reçetesi ve Hercule Poirot İz Üzerinde bir şekilde ulaştığım ama kütüphanemde olmayan kitaplardı. Şanslıyım ki, bu eski basım kitapları görmeden aldığım halde hepsi temiz ve düzgün, en ufak bir yazı yok içlerinde. Bu kitaplarla birlikte Agatha Christie Koleksiyonu'mun sadece bir eksiği kaldı. Okumadığımı sandığım tek bir Christie. 

 John Dickson Carr ve Carter Dickson ise esasen aynı kişi, On Çay Fincanı ve İğne Deliği'yle Christie'den başka bir polisiye yazarın serisine başlamış olacağım. Cinairoman'dan tavsiyeyle aldım kendilerini. Devam edip etmeyeceğimi bu kitaplar belirleyecek haliyle. İğne Deliği'ni biraz okudum, en başındaki ev krokileri ve anlatımıyla hoşuma gittiğini söyleyebilirim.


Ellery Queen'in tarzı da sevdiğim polisiyeye yakın olduğu için Mor İzler'e bir bakmak istedim. Agatha Christie haricinde bu türü okumayan biri olarak önemli adımlar bunlar benim için. Umarım sonu güzel olur.  :)