27 Ağustos 2014 Çarşamba

TANZİMÂT OKUMALARI 'Nâmık Kemâl' [Eylül 2014]


Sevgili arkadaşım thalassapolis Eylül ayında, tanzimât dönemi yazarlarından Nâmık Kemâl'i okuyacağını söylediğinde katılmak istedim ve  heyecanla kitaplarımı temin ettim. 

Ortak kitaplarımız: Cezmi, İntibah ve Vatan Yahut Silistre

Vatan Yahut Silistre'yi Şule Yayınları'ndan alınca listeme 
Zavallı Çocuk kendiliğinden gelmiş oldu. Gülnihâl'i de merak ettiğim için ekledim.

'Türk yazarları ihmal etmeyelim.' diyerek başladığımız bu okumaların devamı da gelecek inşallah. 

Tanzimât Okumaları 'Nâmık Kemâl' ayımıza katılmak, bu kuvvetli Türk kaleminin yazdıklarını 
bizimle okumak isterseniz, blogunuzda/instagram hesabınızda bir etkinlik yayını yaparak, 
kitap yorumlarınızı paylaşabilirsiniz. Okuma görselleri için e-posta adresim:

gecekütüphanesi@hotmail.com 

Keyifli okumalar diliyorum.

***

Önceki okumalarımıza göz atmak için: 

Agatha Christie Okumaları [Nisan 2014] 
Hermann Hesse Okumaları [Temmuz 2014] 

24 Ağustos 2014 Pazar

POLLYANNA (Cilt 3-4-5) Eleanor H. Porter

Yayın Evi: Zuhal Yayınları
Basım Yılı: Eski basım
Sayfa Sayıları: 93-95-96

Pollyanna'nın son ciltlerini genel olarak daha güzel buluyorum ama bunların içinde özellikle Örnek Eş, favorim. Hikaye, ilerledikçe daha da tatlanıp derinleşiyor.

Genç Kızlığı kitabında, eşi Dr. Çilton'un ani ölümünün ardından işleri bozulan Polly teyzesine yardım çabaları ve Cimi ile ilk yakınlaşmalar, Evleniyor'da; New York'taki dairelerine yerleşen genç çiftin evliliğe alışma günleri ve Örnek Eş'te; yine Pollyanna'nın önemli sınavlardan geçtiği zamanlar var.

Pollyanna'nın ev hanımlığını yaşadığı ilk günlerinde bomba gibi patlayan kaynar domates kavanozları, eve gelip gitmek bilmeyen misafirler, Karolin'le oynadıkları komşuculuk halleri filan gerçekten çok hoş, çok tatlı.

Örnek Eş'te ise, eve gelip bulduğu güzel yemekleri silip süpürdükten sonra, dışarıdan gelen Pollyanna'dan dolapta artık bulunmayan bu yiyeceklerin misafirler için hazırlık olduğunu öğrenen Cimi'nin üzüntüsü, Pollyanna'nın Cimi'ye doğumgünü hediyesi olarak aldığı ciltli Charles Dickens romanları ve mutfak önlüğünü dertop edip odanın bir köşesine fırlattığı bölüm gibi çok sıcak, sevimli yaşantılar var. Tüm neşesine karşın, son kitapta Gladys'nin hikayesi, Cimi'nin savaşa gitmesi gibi ağır hüzünler de mevcut. 

Pollyanna kitaplarında, bir öğüt kaygısı muhakkak ki var ama hikayenin içine güzelce yedirilmiş olduğu için hiç rahatsız edici değil bana göre. Hayatın içindeki zorluklar karşısında sadece iyi şeyler düşünmeye çalışması değil, aynı zamanda bu sıkıntıların üstesinden gelmek için aklını kullanması Pollyanna'nın en iyi tarafı. Çözüm başlangıcı için gereken enerjiyi de, şükredeceği şeyler olduğunu görmesi sağlıyor diye düşünüyorum. 

Evleniyor cildini büyüdükten sonra okumuştum ama diğer dört parçasıyla Pollyanna en sevdiğim çocukluk hikayelerimden biriydi ve Gece Kütüphanesi'nde bulunmasını çok istiyordum. Çocukluk Okumalarımız dahilinde ekleme fırsatım olduğu için mutluyum.

Bu son üç kitap diğerleri kadar meşhur olmadığı için, Eleanor H. Porter tarafından yazılmadığına dair bazı iddialar var. Son defa baştan sona tüm hikayeyi okuduğumda, tamamen bir bütünlük olduğunu daha net gördüm ve herhangi bir şüphem kalmadı bu konuda. Uslûp aynı, hikayenin geçmişle bağlantısı sağlam. Pollyanna'nın bu beş ince kitabını tek ciltte toplamaları ne güzel olurdu. Yayınevi sahibi olsam bunu kesinlikle yapardım.

İthaki Yayınları, Pollyanna için, 'Herkesin bildiğini sandığı ama gerçekte okumadığı bir öykü.' diyerek çok güzel tanımlamış, mutlaka okuyunuz derim.

Pollyanna cilt (1-2) yazısı

22 Ağustos 2014 Cuma

KÜÇÜK PRENSES F.H. Burnett


Yayın Evi: Altın Çocuk Kitapları
Basım Yılı:1993
Sayfa Sayısı: 192

Küçük Prenses'i her zamanki gibi, Çocukluk Okumalarımızda da mutluluk ve hüzün karışımı bir duyguyla okudum.Tatlı tatlı öğütler veren, gerçekten kıymetli olanın ne olduğunu anlatan, çok güzel bir çocuk kitabı olduğunu düşünüyorum.

Babasının Londra'da yatılı bir kız okuluna yazdırdığı Sara, şık kıyafetleri, oyuncakları ve tatlı davranışlarıyla arkadaşlarının gözünde küçük bir prenses gibidir. Sara, iflas edip tüm servetini kaybeden babasının ölümünün ardından, okulda hizmetçi olarak çalışmaya başlayacak ve yaşayacağı zorluklar onun prenses tavrını sınayacaktır.. 

Kısa bir dönem, 4. ve 5. sınıflara öğretmenlik yaparken, biraz da çocukları eğlendirmek amacıyla Küçük Prenses'i bir mini piyes olarak yazıp oynatmıştım. Özellikle çatı katındaki prenses sofrası en ilgi gören sahneydi. Provalarda ve seyircili oyun esnasında, çocuklar o kadar mutlu olup, keyif almışlardı ki, ışıldayan yüzlerini bugün gibi hatırlıyorum. Bu hatırasıyla da kitabın ayrı bir yeri var bende.

Son defa okuduğumda ise, fırıncı kadın ve sıcak, minik, üzümlü ekmeklerden bahseden bölüm biraz içime oturdu. Birkaç sayfa boyunca, kelimeler bulandığı için okumakta zorlandım açıkçası.

Sadece bu defa, kitaptaki iki şey biraz tuhaf geldi bana. Birincisi Sara'nın bir kaplan postunu sevmesi, diğeri de minik odasına sihirli dokunuşlar yapan ellerin onu Becky ile bir tutmaması. İki küçük muhtaç çocuk ikisi de, Sara'nın hayallerinin olması mı onu önemli kılan? Belki minik ayrıntılar bunlar ama çocuk kitaplarını çocuklar yazmıyor nihayetinde.

21 Ağustos 2014 Perşembe

POLLYANNA (Cilt 1-2) Eleanor H. Porter

Yayın Evi: Zuhal Yayınları
Basım Yılı: Eski Basım
Sayfa Sayıları: 92-96

Bir kitabı esaslı bir şekilde okumadan, adeta kulaktan dolma bilgilerle senaryosu yazılabildiği gibi, yine bazı roman karakterleri hakkında da tek satır okumadan atıp tutulabiliyor. Bu karakterlerden en kolay üzerine konuşulanı da sanırım, Pollyanna'dır. 'Pollyanna'cılık oynamak' gibi bir terim bile var ve maalesef olumlu bir anlam içermiyor. Halbuki Eleanor H. Porter'ın yazdığı iyimser küçük kızın hikayesi, 'hayatın karanlık yanlarının zorluğuna, iyi taraflarını keşfederek şükretme' panzehirini sunuyor sadece. Ve bu da gayet evrensel, gayet güzel bir bakış açısı.

Çocukluk Okumaları'mızda, Pollyanna'nın yalnızca Örnek Eş kitabını (5. cilt) okuyacaktım. Epeydir ilk kitapları okumadığımı düşününce, en başından sonuna hatırlamak istedim. İyi ki de öyle yapmışım, çünkü her ciltte bir önceki ciltlerdeki olaylara çeşitli atıflar var, bir bütünlük içerisinde okumuş oldum böylece.

Küçük yaşta annesini kaybeden Pollyanna, rahip olan babasının da ölümünün ardından, zengin ve yalnız bir kadın olan Polly teyzesinin yanına gönderilir. Polly teyze, yiğeninin iyiliğini düşünmesine rağmen, çocuk terbiyesinin katı bir şekilde verilmesine taraftardır. Pollyanna, neşeli ve eğlenceli kişiliği, yardımsever tavırlarıyla teyzesinin yaşadığı kasabada herkese kendini sevdirir ve en nihayetinde Polly teyzesinin huysuz görünümünün ardındaki sevecen kadına da ulaşmayı başarır..

Pollyanna kitaplarında, ince bir mizah duygusu, mantıklı sebep-sonuç ilişkileriyle devam eden bir olay örgüsü var. Bu kadar da olmaz, dedirtecek hiçbir şey yok bana göre.

Mutluluk oyununa gelince, bu oyun Pollyanna'nın genel olarak iyi bilinen ilk iki cildinde daha ön planda denilebilir. Sonrasında göze o kadar batmadan, olayların içerisine yedirilerek veriliyor. İlerleyen bölümlerde Pollyanna, büyüdükten sonra herkese oyunu anlatmakta eskisi kadar cesur olamadığını söylüyor.

Pollyanna kitapları içinde en sevdiğim; son kitap Örnek Eş ve diğer iki cilde dair ayrı bir yazı yazacağım ama ilk kitapları da tekrar okumaktan büyük bir mutluluk duyduğumu söyleyebilirim.

Çocukluk Okumalarımız dahilinde seçtiğim kitapların yazılarına, bu yazıları okurken çocukluk yıllarına gittiklerini söyleyen yorumlar gelmesi beni ayrıca sevindirdi. Biz okumamız esnasında o zaman yolculuğunu yaşayarak çok keyif almıştık, aynı keyfi şimdi yazılar vasıtasıyla paylaşabiliyor olmak, çok güzel bir duygu. Yazdıklarınız için ayrıca teşekkür ederim.

18 Ağustos 2014 Pazartesi

KÜÇÜK KADINLAR Louisa May Alcott

Yayın Evi: Engin Yayıncılık
Basım Yılı:1991
Sayfa Sayısı: 297

Birkaç sene önce, evden uzakta geçirmek zorunda kaldığım, sıkıntılı bir dönemdi. Her sabah aynı yere gidip, akşam saatlerinde dönmek zorundaydım ki, bu tür rutinlerden fena halde içim sıkılır. Dizboyu karlı, sisli yollarda gidip gelirken, çok sevdiğim kitaplarımı düşünüyordum. Böyle, onlardan bazı pasajları, cümleleri, durumları.. Tabii, yakınımda olmadıkları ve elimi uzatıp okuyamadığım için özlüyordum. Çocukluk Okumaları'na dair fikir de o zaman aklıma geldi. Daha doğrusu eve dönünce peşpeşe okuyayım sevdiğim çocukluk kitaplarımı dedim.

Döndükten sonra Deniz'le konuşurken, çocukken ruhumuza dokunmuş böyle kitaplarımız için de bir okuma yapsak, diye anlattım, o da samimi bir hevesle destekleyince, zamanına karar verdik. Ve Ağustos ortasında, şimdiye kadar yaptıklarımız içinde en tatlısı diyebileceğim okuma günlerimizi yaşadık.

Küçük Kadınlar, babaları savaşa gittiği için anneleriyle çeşitli zorluklara göğüs germek zorunda kalan ama neşe ve azimleriyle bu sıkıntıların üstesinden gelmeyi başaran dört kızkardeşin hikayesi; Meg, Jo, Beth ve Amy.

Sevdiğim kitaplar minik minik yollar açarak sızar hayatıma. Küçük Kadınlar'da bu; kahve ile dondurmanın birbirine yakışması,  yazarlık oyunu, birkaç yastığı düzeltmekle bir odanın havasının değişmesi gibi şeyleri içeriyor. Jo'nun öfkesi, Meg'in romantikliği, Amy'nin en küçük çocuk olma şımarıklığı bir yerlerden tanıdık :) Özellikle bu ilk kitabın her bölümünün birbirinden güzel olduğunu düşünüyorum.

Küçük Kadınlar'dan sonra İyi Hanımlar ve Küçük Erkekler gibi devam kitaplarını da okumuştum. İyi Hanımlar bir hayli hayalkırıklığı ile dolu olsa da yine aynı havada ve güzeldi. Küçük Erkekler'e pek tahammül edemeyip çok sıkıldım, o sebeple Jo'nun Çocukları'nı da okumadım. Louisa May Alcott, tadında bırakamamış malum maddi sebepler yüzünden.



15 Ağustos 2014 Cuma

ÇALIKUŞU Reşat Nuri Güntekin

Yayın Evi: İnkılap Kitabevi
Basım Yılı: 2010
Sayfa Sayısı: 544 (tam basım)

Sabahları çok erken uyanıp, evin salon tarafına geçerek kitap okumak veya bilumum yaramaz işler yapmak en hoşuma giden şeydi çocukken. Herkes uyurken yaptığım icraatlar arasında; ablamın gelin evine asılması için babamın bir arkadaşının yaptığı yağlıboya tabloyu henüz ıslakken parmaklarımla düzeltmek, masanın üzerindeki taslarda duran çiçek boyalarını tek tek test edip yüzüme sürerek birazdan uyanacak olan ablamları çıldırtmak, dolaplı divanın düzgün açılmazsa düşen sürgülü kapağını birkaç defa üzerime düşürmek gibi şeyler vardı. Bir sabah yine öyle erken uyanmış, salonun yolunu tutmuştum ki, masada bir kitap yığını gördüm. Seyahatten dönen babam Ankara'dan bir koli kitap getirmişti ve bu kitapların içinde Çalıkuşu da vardı. Pembe, üzerinde bir yuvarlak içinde resim bulunan baskısı.

İlk elime aldığım günden itibaren, o kadar çok okudum ki sonunda neredeyse ezberlemiştim. Baştan sona okumaktan usanınca, arada bazı pasajlarını açıp okuyordum, elimden düşmeyen bir kitap olmuştu. Şimdi düşününce çok tuhaf geliyor. 8-9 yaşlarında bir çocuk Çalıkuşu'ndan ne anlayabilir? Evet, başlangıcında Feride'nin okul halleri, yaramazlıkları tamam, eğlenceli ama sonrası ne ifade ediyordu bilmiyorum. Birkaç sene boyunca okumayı ne kadar abarttıysam, bir gün kitap evin içinde kayboldu (!)

Yıllar sonra 16 yaşımdayken gittim, kendime yeni bir Çalıkuşu aldım. Artık bir genç kız olarak okuduğumda, o kadar incelikli şeyler keşfetmiştim, içindeki gizli sözler, imâlar, göndermeler öyle ilginç gelmişti ki, ilk defa okuyor gibiydim. Sürekli şaşırıyordum, demek o bu demekmiş, burada da aslında şöyle demiş gibilerinden.. Yine çok sevdim tabii, okurken çok ağladım.

Çalıkuşu öyle bir kitap ki, çeşitli dönemlerde farklı yerlerinin insana dokunması diye bir şey var. Bunu Çocukluk Okumalarımız dahilinde, son okuyuşumda daha net farkettim. Ağladığım yerlerin değişimini ölçtüm kısacası :)

Bu kadar çok yazdıktan sonra, dikkat ettim ki, her zaman yaptığım gibi kitabın konusuna dair bir şey yazmamışım ama sanırım buna pek gerek de yok. Çalıkuşu'nu uzaktan yakından bilmeyen Türk genci yoktur herhalde.

Her satırını çok iyi bilip sevdiğin bir kitabı okumanın insana iyi gelen bir tarafı var, bir çeşit yuva sıcaklığı. Seni ne derece üzüp, ne kadar sevindireceğini biliyorsun. Eski bir dostla söyleşir gibi ilerliyorsun okurken.

***Bu yazının içine, teknik detay yazmak istemesem de, yine son defa okuduğum sıralarda Çalıkuşu ile ilgili önemli bir şey keşfettim. Elimdeki 42. baskı ve 408 sayfaydı, burada gördüğüm ise 541 sayfa. Neden bu şekilde olduğunu, bu hacim farkının sebebini araştırdım ve öğrendim ki, daha önceki baskılarda bazı kısımlar çıkarılmış. Tabii, hayatımda böyle bir yeri olan kitabın her satırını görmesem olmazdı, yeni baskıyı alıp okumamı onunla tamamladım.

Görünmez bir el göğsüme basıyor, nefesimi kesiyor gibiydi.
- Teyze, dedim.
Teyzem, bu dakikada bana bir tatlı kelime söylemiş olsaydı, hafifçe yanağıma dokunsa, saçımı okşasaydı, ağlayarak kollarına atılacak, belki her şeyi söyleyecektim. Fakat o, benim ne halde olduğumu fark edemedi. "Yine ne derdin var, Feride?" dedi. Teyzemden bir şey istediğim vakit daima böyle söylerdi. Fakat, bu akşam bana öyle geldi ki, bu sözlerle: "Artık yetmedi mi?" demek istiyor.
- Hiç, teyze, dedim, müsaade edersen seni öpeceğim. [sf 149]

İçinde çok acı saatler geçirmiş olmama rağmen küçük odamdan adeta hüzünle ayrıldım. Mektepte bize bir şiir ezberletmişlerdi. İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış. Bunu yazan şair ne kadar haklıymış! [sf 207]

Defterime, bir aydan beri el sürmemiştim. Yazı yazmaktan, herhalde daha fazla işlerim vardı. Hem de mesut günlerin yazılacak nesi olur ki? [sf 264]

Kalbim çarpmaya basladı, öyle sanıyorum ki, tekrar oraya, o günlük kokularının, o ağır erganun seslerinin içine düşersem, çocukluk rüyalarımdan bir kısmına tekrar kavuşmak mümkün olacak. [sf 418]

Küçüğüm, bu ipeklerin içinde bir başka ipek kümesi gibi bembeyaz yatıyor, başı ağır bir rüyanın rehaveti içinde biraz yana düşüyordu. Karyolasının demirinden, nefti çarşafının daha bitmemiş pelerini sarkıyor, başucundaki rafta B.'de satın aldığım bebeği küçüğümün buselerinden solmuş yüzü, iri mavi gözleriyle ona bakıyordu. Hastalığın bütün acıları, azapları durmuştu. Yorgun bir uyku içinde uyurken ağzının etrafında son bir hayat titriyor, gülümser gibi aralanmış dudakları, inci dişlerini gösteriyordu. Bu zavallı güzel şeyler karanlık bir köy mektebinde, ruhumun içine döküldükleri dakikadan bugüne kadar beni mesut etmişlerdi. [sf 452]




10 Ağustos 2014 Pazar

ÇOCUKLUK OKUMALARI [10-31 Ağustos 2014]


Okumalarımızın en çok sevdiğim tarafı; belli bir düzen dahilinde olması ama çok ve sıkıcı kurallar içermemesi, sanırım. Bazılarında aynı kitapları okurken, bir kısmında da belli bir karakter, tarz veya yazar olması yeterli oluyor.

Bu defa, sevgili arkadaşım thalassapolis le çocukken çok sevdiğimiz kitapları yeniden okuyacağımız bir zaman dilimini paylaşsak ne güzel olur diye düşündük ve yaz sonunu bu kalbe yakın okumamız için ayırdık.

Çocukluk Okumaları'mız dahilinde ortak okuyacağımız bir kitabımız var: 


Benim diğer kitaplarım:

Pollyanna Evleniyor (4. cilt) ELEANOR H. PORTER
Pollyanna Örnek Eş (5. cilt) ELEANOR H. PORTER

Bu vesileyle çok sevdiğim çocukluk kitaplarımdan bir kısmının Gece Kütüphanesi'ne yazı olarak eklenecek olmasına da ayrıca seviniyorum. Hayatımda nasıl bir yer ifade ettiklerini uzun uzun anlatabileceğim böylece. 

Birbiri ardına bu güzel kitap yolculukları için canım arkadaşıma ne kadar teşekkür etsem az, thalassapolis olmasaydı bu şahane okumaların hiçbiri olmazdı. Birlikte okumaktan keyif aldığımız nice okumalar yapmamızı diliyorum. Sonbahar için de çok hoş planlarımız var, sırası geldikçe paylaşacağız.

Son zamanlarda sadece etkinlik yazısı paylaşıp duruyormuşum gibi oldu, okuduklarıma dair yazamadım bloga maalesef. Yakın zamanda yazılmayı bekleyen kitaplarımı toparlayıp, yenileri için yer açacağım inşallah.  Bu arada daha kısa yoldan neler okudum/okuyorum görmek isterseniz instagramda bibliograf olarak göz atabilirsiniz.

Okuma Sakinleri

biblio
thalassapolis
incirlikurabiye
morcivertşapkalıkız


Çocukluk Okumaları'mıza siz de katılarak kendi sevgili çocukluk kitaplarınızı okumak isterseniz, blog veya instagramda bir etkinlik yazısı/fotoğrafı yayınlamanız ve daha sonrasında kitap yorumlarınızı bizimle paylaşmanız yeterli. Etkinlik görselleri için ulaşabileceğiniz mail adresi:

gecekutuphanesi@hotmail.com 

Nice güzel, keyifli-verimli okumalarda görüşmek üzere. Sevgiler. 

BİBLİO 


***

Önceki okumalarımıza göz atmak için: