10 Eylül 2013 Salı

NİMROD ÇILDIRIŞLARI _ Etgar Keret

Yayın Evi: Siren Yayınları
Basım Yılı: Ağustos 2012
Sayfa Sayısı: 158

İyi hikaye yazan, gerçek manada 'zeki' bir adam, Etgar Keret. Bu kitaptaki hikayeleri hayli eğlenceli ve çarpıcı diyebilirim. Modern tarzda yazılmalarına karşın bu kadar başarılı olmalarını beklemiyordum açıkçası. Şöyle kısaca yazılmış gibiler. İçinde bulunduğumuz çağın teşhirciliğini yansıtsalar da, üzerinde çok fazla durmadan geçildiği için rahatsız etmiyor.

Nimrod Çıldırışları, zevkle okuduğum ve yazarın diğer çalışmalarını merak ettiren bir kitaptı benim için.




UZAK TEPELER _ Kazuo Ishiguro

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
Basım Yılı: Ağustos 2012
Sayfa Sayısı: 161

Japon yazarları okudukça, aralarındaki uçurumlar çok şaşırtıyor beni. Kimileri gayet nahif, şiir gibi romanlar yazarken, bazıları da tiksinti uyandıracak kadar ruhsuz, maddeci olabiliyor. Kazuo Ishiguro, bu romanıyla değerlendirildiğinde ilk gruba dahil, diyebilirim.

Çift zamanlı romanda, İngiltere'de yaşayan yaşlı Etsuko'ya, kızı Niki'nin gelişiyle hissettiği duygusal uzaklık, geçmişi hatırlatır. İlk kocasıyla Nagazaki'de oturduğu yıllarda, komşusu Sachiko ile yaşadıkları, büyük kızı Keiko'nun intiharına kadar geçen süre zarfında olanları düşünmek, içini bir parça da olsa aydınlatacaktır..

Uzak Tepeler'i bir tesadüf sonucu okudum, Beni Asla Bırakma'yı merak ediyordum aslında. Fakat o kadar beğendim, romandaki dünyanın içerisinde dolaşmak öyle güzeldi ki, iyi ki okumuşum diyorum.






BEFORE MİDNİGHT [2013]


{Geceyarısından Önce}

Buraya bir filme dair birşeyler yazmayalı çok olmuş. 

İlk iki filmden bahsetmek veya derli toplu bir yazı niyetinde değilim ama nasıl desem, bu defa Jesse ve Celine'in konuşmaları biraz çarçabuk bitti. Film, aşağı yukarı dört parçaydı; araba yolculuğu, verandadaki yemek, yürüyüş ve oteldeki gece.

DDW'nin Bella İtalia'sı gibi veya Conchis'in malikanesini anımsatarak garip bir gitme isteğine yolaçan görüntüler, kelime oyunları, yazma fikirleri v.s. 

Umulmayacak çirkinlikte yaşlanmış Ethan Hawke, her zamanki iticiliğiyle Julie Delpy.

Yunanlılar konuşurken aksanlı İngilizcenin kulağa çok daha güzel geldiğini düşündüm yine, yarım yamalak izlediğim Kaset'i bitireyim, Waking Life'ı bir daha izleyeyim filan dedim. 

Yazdıklarıma bakınca filmi sevmemişim gibi duruyor ama öyle değil.