22 Ekim 2020 Perşembe

CAM KAPININ ARDI Natsume Sōseki

Yayın Evi: Africano Kitap
Basım Yılı: 2020
Sayfa Sayısı: 144

Her nedense yazarı da, sürekli karşıma çıkan romanının baş karakteri Sanşiro'yu da kadın zannediyordum. Belki o kitabın kapağında bir Japon kadın çizimi olduğu için böyle bir vehme kapılmış olabilirim. Cam Kapının Ardı'nın arka kapak yazısını okuduğumda hemen başlamak istedim ve okunacaklar arasında Sanşiro olmasına rağmen aldırmayıp bu kitabı bitirdim öncelikle. 

Kitap Natsume Sōseki'nin 49 senelik ömrünün son zamanlarda bir gazete için yazdığı, tefrika olarak yayınlanan deneme yazılarından oluşuyor. Uzun zaman boyunca, aralıklarla nükseden hastalığı sonrası bir nekahat döneminde çalışma odasının bahçeye açılan camlı kapılarının arkasında oturup yazdığı, öğrencilerine, söyleşilerine, hayatının gündelik küçük detaylarına veya geçmişe dair sayıklamalarına yer verdiği kısa yazılar. 

Açıkçası arka kapak yazısının güzelliğini bütün kitap boyunca aradım ve artık herhalde bu kitaptan iktibas etmemişler diyecektim ki son yazının son cümleleriymiş meğer. Daha zarif bir anlatım, daha derin cümleler bekliyormuşum demek ki, biraz şaşırdığımı söylemeliyim yine de keyifle okuduğum bir kitaptı. 

Geceler var
Puslu mehtabın ışıttığı
Istırap dolu düşlere benzer [sf 7]

Çocukluğumda gittiğim bu hikaye salonu, kendi zamanına göre oldukça ince bir zevkle tasarlanmış olmasının yanı sıra, seyircilerine de o inceliği iliklerine kadar hissetme imkânı sunuyordu. Sahnenin sağında, devamlı müşteriler için ayrılmış iki tane kafesli bölüm vardı. Sahnenin hemen ardında ise açık bir veranda yükselir, onun arkası da bir bahçeye açılırdı. Bahçedeki kuyunun üzerine eğilmiş yaşlı erik ağacının dalları ile sonsuzluğa uzanırmışçasına selam veren mavi gökyüzünün eşsiz manzarası, izleyicileri adeta büyülerdi. Bahçenin doğu tarafında ise bir köşk görünürdü. (...) Havanın güzel olduğu kimi zamanlarda bahçedeki erik ağacının dallarına bülbüllerin konup şakıdığını görürdüm. [sf 130-131]

Onu beklerken elimdeki yazıyı bari bitireyim diye masamı verandaya çıkardım. Ilık sabah güneşinin altında sırtımı korkuluklara verip çenemi de ellerime dayadım. Kımıldamadan, öylece, zihnimin istediği gibi oyunlar oynamasına izin verdim. Tembellik yapıyordum ve bundan inanılmaz bir keyif alıyordum.
Hafif bir esinti, saksıdaki orkidenin uzun yapraklarını ara ara sallıyor, bahçedeki ağacın dallarına konan bülbüller, sözlerini anlayamadığım türküler söylüyorlardı. Cam kapının ardında otururken hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bu kışın artık yavaş yavaş vedaya hazırlandığını, baharın ise gelmek için sabırsızlandığını hissediyordum. [sf 142-143]

1 Ekim 2020 Perşembe

SARI DUVAR KAĞIDI Charlotte Perkins Gilman

Yayın Evi: Tudem Delidolu Kitap
Basım Yılı: 2018
Sayfa Sayısı: 46

Sarı Duvar Kağıdı hikayesinin bu ciltli, illüstrasyonlu baskısı sevgili Eren yazdığından beri aklımdaydı ama sanırım baskısı yoktu epeydir, geçtiğimiz günlerde bulunca alıp okudum. 

Yazarın otobiyografik öğeler de taşıyan, gizemli hikayesinde  yaz mevsimi için taşrada büyük bir ev kiralayan bir çift var. Doktor olan adam, yörenin sakinliğinin karısının hezeyanlarına fayda sağlayacağını düşünüyor ve kızkardeşini de ev düzeniyle ilgilenmesi için yanlarına alarak eve yerleşiyorlar. Fakat en üst katta kaldıkları odaya kaplanmış, yer yer parçalanmış ve dökülmüş, rutubet lekeleriyle dolu sarı duvar kağıdı ilk gördüğü andan itibaren kadının sinirlerine dokunuyor ve kağıdın desenlerinde yaşayan, canlı bir şeyler olduğuna inanmaya başlıyor..

Charlotte Perkins Gilman'ın kısa ama etkili, ürpertici hikayesini ve Maria Brzozowska'nın naif çizimlerini çok beğendim, hatta Delidolu Kitap'ın ciltli-resimli hikayelerinde başka neler var diye merak ettim.