1 Aralık 2011 Perşembe

SENİ SEVMİYORUM_Julian Barnes

Yayın Evi: Mitos Yayınları
Basım Yılı: 1994
Sayfa Sayısı: 252

Julian Barnes ismini sık görüyor ve kitaplarını okumak istiyordum. Aşk Vesaire çıkıyordu karşıma, bir devam romanı olduğundan öncesini okumak gerekiyordu. İlk kitap Seni Sevmiyorum ise bir süredir yeni baskısı olmayan bir romandı. En nihayet Beyoğlu Sahaf Festivali'nde buldum. Geçenlerde okuyunca onca aradığıma değmiş olduğunu görmek hayli mutlu etti beni.

Üç kişilik bir hikayenin kahramanları Stuart, Gillian ve Oliver. Stuart ve Oliver okul yıllarından sıkı dost olan iki adam, Gillian ise Stuart'ın karısı.  Olay örgüsünden bahsedersem hem kitabın esprisi kalmayacağı hem de önemli olan bu olmadığından konusunu geçiyorum.  Sadece diyebilirim ki, kolayca tahmin edilebileceği üzere bir ilişki üçgeni bu.

Stuart, zavallığında direndiği, Oliver ise fazla cüretli olduğu için iticiydi ama Gillian kitaptaki en samimi karakter bana göre. Tablo restorasyonu yapan genç ve güzel, hayat dolu bir kadın. 

Karakterlerinin dilinden kısa bölümler halinde kurgulanmış kitabın en büyük artısı bu anlatıların çok canlı ve sahici bir dille yazılmış olması. Bu şekli deneyen çok sayıda modern yazar olmasına karşın Julian Barnes, bunu yaparken karakterlerini keskin çizgilerle ayırabilme ustalığını da gösterebilmiş. Kitaptaki üç kişinin de tarzı, dili, ruhu farklı. Yer yer sahneye çıkarak küçük rollerini oynayan yan karakterler de aynı kesinlikte çizilmiş. 

Kitaba ilk başladığımda üslûp geçişlerine adapte olmakta zorlandım açıkçası. Ama sonra roman kişilerini ayırdedip ısınınca, bu farklılıkların ciddi bir edebi haz verdiğini farkettim. Burada Oliver'e yabancı dildeki okurlar için bir parantez açmak lazım, öğretmenliğini yaptığı anadili İngilizce'nin grameriyle oynayışları, kelime cambazlıkları v.s. doğal olarak pek bir anlam ifade etmiyor. Barnes, bundan kitabın ortalarında vazgeçmiş zaten. Belki Oliver'i tanıtma döneminde adamın böyle iğneli bir tarzı olduğunu ifade için eklemişti, bilemiyorum. O cümleler bir parça anlamsız ve yabancı ama kitabın bütünü düşünüldüğünde rahatsız edece kadar ısrarlı değiller zaten.

İyi edebiyat ürünü kitapların üzerine söylenecek fazla laf olmuyor. Seni Sevmiyorum'un sadeliği ve içtenliği okuyucusunu fetheden cinsten. Julian Barnes, boş bir yazar değil kesinlikle.

Stu, Oli ve Gil'in hikayelerinin devamı Aşk Vesaire'yi de yakında okumayı düşünüyorum. Seni Sevmiyorum'u çok beğendim fakat yazara devam edip etmeyeceğimi o kitap belirleyecek. Tek atımlık kurşun mu yoksa istikrarlı mı, göreceğiz.

.

2 yorum :

  1. meral (eski çikolataçikolata)9 Aralık 2011 19:50

    limon masasını okuyup vazgeçmiştim bu adamı okumaktan, o da sahici idi gerçi ama boğucuydu. bunu not alalım...

    YanıtlaSil
  2. Bu kitap açılıyor ortalarına doğru. O açıdan güzel.

    Blogunu kapatmana çok üzüldüm, twitterda da yazdım hatta. Yeni kitap yazısını merakla beklediğim nadir, kaliteli yerlerden biriydi.

    YanıtlaSil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.