28 Temmuz 2021 Çarşamba

MESLEĞİM YAZARLIK Haruki Murakami

Yayın Evi: Doğan Kitap
Basım Yılı: 2019
Sayfa Sayısı: 207

Kısacık bir sürede okumuştum diye hatırlıyorum bu kitabı. Yeni bir şey söylemiyor elbette yazarlığa dair ama Murakami'nin romanlarını, öykülerini zevkle okuyan biri için onun bu konuya bakış açısını, hayatını bir yazar olarak nasıl kurduğunu da görmek hoş oluyor. 

Polonyalı şair Zbigniew Herbert şöyle demiş. 'Kaynağa ulaşmak için akıntıya karşı yüzmeli. Akıntıyla yüzüp giden şey çöptür sadece.' (Robert Harris, Aforizma, Sanctuary Yayıncılık). Oldukça cesaret verici bir cümle, değil mi ama? [sf 70]

Dünyamızda roman yazarı olmak isteyen birinin yapması gereken, çabucak bir sonuca varmak değil, mümkün olduğunca malzeme toplayıp biriktirmektir. Böylesi bir hammadi bolca biriktirme 'alanını', kişi içinde kurar. Yine de orada her şeyi tutmak, 'olduğu haliyle' her şeyi akılda tutmak, gerçekçi olursak, mümkün değildir. Hafıza kapasitemizin bir sınırı vardır. Bu yüzden orada en düşük düzeyde bir 'bilgi işlem yönetimi' gereklidir.

Çoğu durumda aklımda kalan şey, bir olayın (bir şeyin, bir görüntünün) çok ilgimi çeken birkaç ayrıntısıdır. Bütünü olduğu haliyle hafızada tutmak zor olduğundan (ezberlediğimi sandığım anda muhtemelen hemen unutuverdiğim için), oradaki özel, somut detaylardan bazılarını çekip çıkarır, onları sonradan hatırlaması kolay halde zihnimde tutmak için uğraşırım. İşte bu benim 'düşük bilgi işlem yönetimi'mdir.

Bunlar insana 'Aa!' dedirten somut, ilgi çekici ayrıntılardır. Pek çoğunu düzgün şekilde açıklamak mümkün değildir. Mantıkla örtüşmeyen, akla sığmayan, anlaşılmayan, gizemli şeyler olabilir. Böyle şeyleri toplar, üzerine basit bir etiket yapıştırıp (tarih, yer, durum) akıllı tutarım. Deyim yerindeyse, zihnimdeki kişisel dolabın çekmecelerine yerleştiririm. Elbette not kağıtları hazırlayıp onların üzerine yazsam da olur ama aklımda tutmak benim daha çok hoşuma gidiyor. Not defterini yanında taşımak zahmetli olduğu gibi bir kez harflere döküp rahatlayınca not ettiklerinin tümünü olduğu gibi unutmak da çok sık görülen bir durumdur çünkü. Aklıma bir sürü şeyi olduğu haliyle bıraktığımda silinmesi gerekenler silinir, kalması gereken kalır. Ben belimin içinde böylesi bir doğal seçilim olmasından da haz alıyorum. 

Sevdiğim bir anekdot var. Şair Paul Valéry, Albert Einstein ile yaptığı söyleşisinde, 'Aklınıza aniden  gelen iyi bir fikri yazmak için yanınızda not defteri taşıyor musunuz?' diye sormuş. Bu soru üzerine Einstein'ın yüzünde nazik ama çok şaşkın bir ifade belirmiş. 'Yoo öyle bir gereksinimim olmuyor. Aklıma aniden iyi bir fikir gelmiyor çünkü' diye yanıtlamış.

Tam da öyle, benim de 'Şimdi burada bir not defteri olsaydı keşke' diye düşündüğüm bir durum bugüne dek neredeyse hiç olmadı. Dahası gerçekten önemli bir şey bir kez aklınıza gelince pek o kadar kolay da unutulmaz. [sf 82]

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.