2 Ekim 2010 Cumartesi

BEYAZ GECELER_Fyodor Mikhaylovich Dostoyevsky

Yayın Evi: Kum Saati Yayınları
Basım Yılı: 2003
Sayfa Sayısı: 123 (Beyaz Geceler öyküsü 71 sf)

Yalnızca ismini duyduğumda bile içimin titrediği bazı kitaplar var hayatımda. Hüzünlü yahut kederli bir zaman diliminde okuduğum, yüreğime çok yakın bulup bağlandığım nahif öyküler.. Ne onları bilmeyen gözlerden saklayacak denli hasis biriyim, ne de sürekli değişen kendimden. Yeri geldikçe bahsetmekten yana bir sıkıntım olmadı hiç fakat böyle kitaplardan biri olan Beyaz Geceler'i beş sene sonra yeniden okuyunca hata ettiğimi anladım. O bildiğim, okuduğum en güzel, saf ve lirik hikayeydi yine, bense başka biriydim artık, ona nüfuz edemeyen, beni sarmasına izin vermeyen.. Anlıyor fakat yabancılıyordum yazılanları.

Bu öykü, onu yazdığında kendisi de Beyaz Geceler'in anlatıcı kişisi gibi 28 yaşında genç bir adam olan Dostoyevski'nin erken dönem eserlerinden. Tıpkı bu uzun hikaye gibi yoğun bir coşku, heyecan ve safiyâne bir anlatıma sahip ilk romanı İnsancıklar'dan kısa bir süre sonra kaleme aldığı Beyaz Geceler, onun belki en yetkin yazıtlarından değil ama usta yazarın perdesiz ruh haline dair çok şey barındırıyor.

"Ancak gençken yaşanabilecek olağanüstü gecelerden biriydi, sevgili okuyucu. Gökyüzünün aydınlığına, yıldızların parıltısına bakıp da "Böylesine güzel bir gökyüzü altında, gerçekten kötü insanlar, öfkeli ve hırçın insanlar nasıl bulunabilir!" diye düşünürsünüz. Bu düşünce yine gençlik düşüncesidir. Dilerim sizin yüreğiniz de olabildiğince uzun bir zaman genç kalsın." diyerek başlayan hikayenin ilk paragrafı benim yukarıda anlatmak istediklerimin tamamına yakınını özetliyor bir bakıma. Bu ancak genç ve üzerine henüz gölgeler düşmemiş bir yüreğin yazabileceği bir hikaye.. Ki mümkünse yine vakit çok geçmeden okunmalı diye düşünüyorum.

Birinci tekil şahıs dilinden hemhal olduğumuz öykü, genç adamın bize hayatını anlatmasıyla başlıyor. Bir hayalperestin iç dünyasına dair sözlerini okuduğumuz ilk birkaç sayfa hikayede en sevdiğim kısımlardandır.  Bilhassa arkadaşlık kurduğu evlere dair söyledikleri, yalnızlığı ve çekingenliğini tanımlayışı, edebi göndermeleriyle çok iyi bir başlangıcı vardır bu güzel hikayenin.

Bu müstesna girişten sonra, St. Petersburg'da yalnızca birkaç saat süren gecenin ardından güneşin yeniden doğduğu yaklaşık 2 aylık bir dönem olan beyaz gecelerden birinde tek başına yaşadığı pansiyona dönerken nehrin üzerindeki köprüde bir genç kıza rastlar kahramanımız. Kız hıçkırarak ağlamaktadır. Zor da olsa genç adamın ona yakınlaşması ve sohbet etmeye başlamalarıyla öyküler içiçe geçerek ilerler..

Beyaz Geceler'in konusuna dair bu kadar anlatmak kafi sanırım. Kitabı okuduktan uzun zaman sonra bir filmi olduğunu öğrendiğimde çok heyecanlanmıştım. 1957 yapımı, İtalyan yönetmen Luchion Visconti'nin yorumuyla Beyaz Geceler'i izlemeden duramadım. Film kendi çapında başarılı bulunmuş ve Beyaz Geceler'in diğer versiyonlarına öncülük etmiş olmasına rağmen, daha önce kitabı okuduğumda zihnimde çektiğim filmle uzaktan yakından alakası yoktu elbette. Yine de hala akıllanmamış olmalıyım ki bu güzelim hikayeyle bir şekilde bağ kuran diğer filmleri araştırdım ve enteresan bir liste çıktı önüme."Battı balık yan gider" mantığıyla kendilerini izlemek niyetindeyim:

-1971 Cafer Bey: İyi Fakir Kibar (Ahmet Üstel'in uyarlamasından, Feyzi Tuna yönetmenliğinde)
-1971 Qoatre nuits d'un reveur_Bir Düşçünün Dört Gecesi (yönetmen Robert Bresson)
-2003 Shabhaye Roshan (İran yapımı yönetmen Ferzat Motaman)
-2003 İyarkai (Tamil filmi, S.P. Jananathan yönetmenliğinde)
-2007 Saawariya (Hint filmi, Sanjay Leeia Bhansali yönetmen)

Sevgili kitabımı henüz okumamış olanlar için tavsiye ederken, Beyaz Geceler'in izinde giderek hikayeyi anlayabilmek ayrıcalığına halihazırda erişmiş olanların da yorumlarını bekliyorum. Bu arada (ilk gözağrım olarak :) resimde görülen ve Kum Saati Yayınları'ndan çıkan yerine Can Yayınları'nda basılan Beyaz Geceler'i edinirseniz sağlam bir önsöz ve sunuşla hikayeyi daha zengin bir şekilde okuma fırsatı bulacağınızı da eklemek isterim.

5 yorum :

  1. ah sevgili Biblio çok okumak istediğim bir klasik. Senin de yorumunu okuyunca neden ertedim diye düşündüm ama sebebini bulamadım. Acil listeme hemen ekledim. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Deniz'cim şimdi zamanı gelmiş demek ki, beğeneceğini tahmin ediyor ve okuduktan sonra da görüşlerini bekliyorum canım :)

    YanıtlaSil
  3. Canım Virgina Woolf biter bitmez okumayı planlıyorum sevgiler

    YanıtlaSil
  4. en az 10 yıl önce okuduğum bir kitaptı,nedense aklımda hiçbirşey kalmamış romandan.hatırlattığın için teşekkür ederim bibliocum.
    sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  5. Rica ederim canım, ziyaretin ve Gece Kütüphanesi'ndeki gezintin için çok teşekkürler.. Her zaman yorumlarını bekliyorum..

    YanıtlaSil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.