17 Nisan 2020 Cuma

VİŞNE BAHÇESİ Anton Çehov

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Modern Klasikler
Basım Yılı: 2018
Sayfa Sayısı: 93


Anton Çehov'un uzun zaman önce okuduğum hikayelerinden sonra sanırım bir tiyatro piyesini ilk kez okudum.

Yazarın son oyunu olan Vişne Bahçesi, Paris'te har vurup harman savurduğu yılların ardından elinden çıkmak üzere olan son mülke, Rusya'daki büyük bir vişne bahçesinin içindeki çiftliğine dönen bir kadının ailesiyle beraber durumunu düzeltmek için cılız çırpınışlarını anlatıyor.

Vişne Bahçesi ile ilgili yazılarda eski, alışıldık düzenin yıkılıp artık yeni ve taşların yer değiştirdiği bir dönemin başlayacağını simgeleyen 'bahçenin el değiştirmesi', birbirini dinlemeden sadece kendileri için mühim şeylerden bahseden insanların gitgide bencilleşip içe döndüğüne vurgu yapan diyaloglarından söz ediliyor. Bu şekilde bakıldığında biraz daha anlam kazanan oyun, bir parça da olsa saf ve dokunaklı eski Rus Edebiyatı duygusallığına da sahip.
GAYEV
(Öteki pencereyi açar.) Bahçe baştan aşağı beyaza kesmiş. Unutmadın ya Luba? Bu uzun yol, uzatılmış bir kemer gibi, öylece dümdüz uzar gider. Ay ışığıyla aydınlanmış gecelerde pırıl pırıldır. Anımsıyor musun? Unutmadın ya?

L. ANDREYEVNA

Ah çocukluğum benim, o lekesiz yıllar! Bu odada uyur, buradan bahçeye bakardım, her sabah mutluluk da uyanırdı benimle. Bu bahçe o zamanlar da böyleydi tıpkı, hiçbir şey değişmemiş. [sf 22]

Benim tanıdığım aydınların büyük çoğunluğu hiçbir şey araştırmaz, hiçbir şey yapmaz ve şimdilik kıllarını bile kıpırdatmazlar. Kendilerini aydın diye adlandırırlar ya, hizmetçi kadını "sen" diye çağırır, köylülere hayvana davranır gibi davranırlar. Doğru dürüst öğrenim görmezler, ciddi hiçbir şey okumazlar, hemen hemen hiçbir şey yapmazlar, bilimin sadece sözünü ederler, sanattan pek az anlarlar. Hepsi ciddidir, hepsinin yüzünden düşen bin parçadır, ciddiyet konusunda hiçbiri burnundan kıl aldırmaz, durmaksızın felsefe yaparlar... Ama tüm bu aydınların gözleri önünde işçiler çok kötü beslenmekte, yastıksız uyumakta; tahta kurularının cirit attığı, leş kokulu, rutubetli, ahlaksızlığın hüküm sürdüğü tek göz odalarda otuz kırk kişi barınmaktadırlar. Nereye baksak karanlık, rutubet, ahlaksızlık... Ve çok açık bir şey ki, bizde tüm iyi konuşmalar, sadece ve sadece başkalarını ve kendimizi kandırmak içindir. Gösterin bana, üstünde o kadar çok ve sık çene çaldığımız çocuk yuvalarımız hani nerde? Nerde okuma salonlarımız? Sadece romanlarda rastlıyoruz bunlara. [sf 45]


Sakin olun sevgili dost. Kendinizi aldatmayın. Yaşamınızda hiç değilse bir kez olsun gerçeğin doğrudan doğruya gözlerinin içine bakın. [sf 60]


Uzun süre, yorgunluk nedir aklıma getirmeden çalışıp didindiğimde,düşüncelerim kuş gibi hafifler,mutlu olurum ve neden var olduğumu biliyormuşum gibi gelir bana. [sf 79]


Birlikte çeşit çeşit kitaplar okuyacağız... Öyle değil mi? (Annesinin ellerini öper.) Sonbahar akşamlarında okuyacağız, çok kitap okuyacağız; önümüzde yeni, olağanüstü güzellikte bir dünya 
açılacak... (Düş kurar.) [sf 83]


“Sanırım Anton Çehovla karşılaşan herkes, içinde ister istemez daha yalın, daha doğru, daha kendisi olma isteğini duyardı. Çehov hayatı boyunca hep kendi ruhsal bütünlüğü içinde yaşadı; her zaman kendisi olmayı, iç özgürlüğünü korumayı başardı. Başkalarının, özellikle daha kaba insanların, Anton Çehovdan beklediklerine hiç aldırmadı… Bu güzel yalınlığın içinde, kendisini de yalın, gerçek ve içten olan her şeyi sevdi ve kendine özgü bir güçle başkalarına da yalın olmayı öğretti.” Aleksey Maksimoviç Gorki
“Çehov bir sanatçı olarak, önceki Rus yazarlarıyla, Turgenyev, Dostoyevski veya benimle, mukayese bile edilemez. Çehov’un kendi biçimi var empresyonistler gibi. Bakarsanız adam hiçbir seçim yapmadan, eline hangi boya geçerse onu gelişi güzel sürüyor. Bu boyalar arasında hiçbir münasebet yokmuş gibi görünür. Ama bir de geri çekilip baktınız mı şaşırırsınız. Karşınızda parlak büyüleyici bir tablo vardır.” Leo Nikolayeviç Tolstoy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.