2 Ağustos 2010 Pazartesi

DÜNYANIN ORTA YERİNDE AŞK İÇİN AĞLIYORUM [2004]


{Sekai no chushin de ai wo sakebu, Crying out love in the center of the world}

Ruh haline göre değerlenir izlediğin film..”

Dünyanın orta yerinde aşk için ağlıyorum. Dükkandaki filmlerin arasında bu dramatik adı gördüğümde hiç tereddütsüz almıştım. İsminin daha önce kulağıma çalındığını hayal meyal hatırlıyorum.

Filme dair pek çok his uyandıran o cümle.. ‘Aşk için ağlamak’ katıksız acıyı çağrıştırırken.. Bunu ‘dünyanın orta yerinde’ yapmak bir meydan okuyuşa benziyordu. ‘Dünya’ aşkın büyüklüğüne, ne denli evrensel bir duygu olduğuna işaretse.. Dünyalar kadar sevmek.. Çok sevmek. Hikayenin derinliği belki de bu tabirde gizliydi. ‘Dünyanın orta yerinde’, uluorta bir yalnızlık.. Kelimelerde bir yarıda kalmışlık hali.. En güzel yerinde acıyla kesilen, bitmeyen bir hikaye.

Ağır bir kaybın ardından sol yanında çırpınan şeyin paramparça olmasıyla.. En baştan kavrulmak üzere yüreğin yenilenmesi. Ağlarsın, elinden hiçbirşey gelmez, başka bir şey gelmez. Kuytu bir köşede, yahut ‘dünyanın orta yerinde’, renkler görüntüler birbirine karışıp ızdırabı iliklerine kadar hissedince.. Avuntu uzak bir hayalse ağlar insan.

Sadece isminin bile insanı derinden sarsmaya yettiği bu dokunaklı filmi başından sonuna kadar ağlayarak izledim dersem yalan olmaz. Aslında hiç bilinmedik, görülmedik bir hikaye değil. Zaten bir yerde tüm aşk hikayeleri birbirine benzemez mi?

İki ayrı zaman dilimde geçen film etkileyici bir sahneyle açılıyor; yarı loş bir hastane odası, gece, yağmurun şiddetli hışırtısına karışan konuşmalar.. Rüzgarın uğultusu gibi bir ses, bitkin bir tonlamayla yaklaşmakta olan tayfundan ve yola çıkmaktan bahseden genç bir kız ile delikanlı. Gitmek istedikleri yerin Avustralya Uluru’daki dünyanın merkezi kabul edilen kaya olduğunu anlarız sözlerinden.

Şimdiki zamana geldiğimizde.. Ritsuko evi toplarken, çocukluk hırkalarından birinin cebinde bir kaset bulur. Ölmeye çok yakın birinin cümleleri vardır kasette.. Ritsuko bu mesajın, nişanlısı Sakutaro’nun ilk gençlik aşkı Hirose Aki’ye ait olduğunu anlar. O zamanlar, henüz küçük bir kızken bu kasetleri iki sevgilinin arasında taşıdığını hatırlar. Son kasedi Sakutaro’ya veremediği için suçluluk duyarak onu terk eder, doğduğu kasabaya döner.

Ardından gelen Sakutaro, ailesinin yaşadığı eve giderek Aki ile birbirlerine mesajlarını içeren kasetleri alır, hatıralarla dolu kasabanın sokaklarında dolaşırken dinler. Aki ile yaşadıklarını başından sonuna hatırlar. Aki, 17 yaşında lösemiden ölmüştür. Sakutaro ise yaptığı kalpsiz bir şakadan dolayı kendini sorumlu hissederek, bu ölümü bir türlü kabullenememektedir. Genç adam adım adım geçmişiyle yüzleşirken, yaşadığı anın ayırdına varmasıyla film nihayete erer..

Kyouichi Katayama’nın romanından Japon yönetmen Isao Yukisodo'nun filme aldığı hikayenin başrollerini Masami Nagasawa (Hirose Aki), Takao Osawa (Sakutaro), Kou Shibasaki (Ritsuko) paylaşıyor. “Dünyanın Orta Yerinde Aşk İçin Ağlıyorum”, Uzakdoğu dram filmleriyle alakadarsanız sevebileceğiniz, biraz Türk filmi tadında acıklı bir film. Harikulâde değilse de izlemeye değer. 

4 yorum :

  1. ismi var, cismi yok bir film!

    Şimdi efenim tabii filmin adını görünce heyecanlanıyor insan, ben de görür görmez o heyecanla hemen bulup akşamına izlemiştim. Ne var ki film içerik olarak isminin vadettiğini vermiyor. Oyunculuklara lafım yok fakat bu, kötü senaryoyu kurtarmaya yetmiyor. Bir kaç sahnesinde çıtayı yükseltir gibi olsa da filmin çoğunluğunda zaten hiçbir ilginç yani olmayan hikayenin oldukça yavaş ilerliyor olması olumsuz bir etki bırakıyor. Bu tarz hikayeleri geliştirmek ve yönetmek bakımından Güney Kore Sinemacılarından öğrenilecek çok şey var hala diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  2. Filmden etkilenişim ismiyle çok alakalıydı hakikaten. İzlediğim dönem v.s. Daha sonraları tekrar izlediğimde inanılmaz sıkıldım, doğru söylüyorsunuz.

    Hoşgeldiniz Gece Kütüphanesi'ne, hoş yorumunuz için teşekkür eder, devamını bekleriz efenim. :)

    YanıtlaSil
  3. Yanıtlar
    1. hakkında ne düşüneceğini merak ediyorum Euphoric'cim :)

      Sil

Burası sukûnetin hakim olduğu, tenha bir kütüphane. İçinden geçenleri fısılda ki orada olduğunu bileyim.